Roma Hukuku Çıkmış Sınav Soruları Ve Cevapları 8

SORULAR
OLAY I.
A, kölelerinden K’yı, sözleşmeye in diem addictio şartı koyarak B’ye satmıştır. Köleye çiftlikte sekiz on gün daha ihtiyacı olan A, işleri bitinceye kadar K’yı teslim edemeyeceğini söylemiş, B de bunu kabul etmiştir. Beş gün sonra mancipatio muamelesi yapılmış ancak çiftlikteki işler bitmediği için B köleyi alıp götürmemiştir. Altıncı gün A, daha yüksek bir fiyat teklif eden C’ye köleyi tekrar satmış ve C ile de bir mancipatio işlemi yaparak köleyi C’ye teslim etmiştir.
SORULAR:
S. 1. In diem addictio nedir? İkinci alıcı ile yapılan satım sözleşmesinin geçerliliğine etki eden bir unsur mudur? Etki ederse nasıl etki eder, etmezse bu şart ne işe yarar? Açıklayınız. (6 puan)
CEVAP: 
In diem addictio daha iyi bir teklif kaydı demektir. Roma Hukukunda satım sözleşmelerine konulan bir şarttı. Sözleşme bu şartı içeriyorsa satıcı, malın mülkiyetini devretmeden önce satılan mala daha iyi bir fiyat teklif eden olursa o kişiye malı satma hakkına sahip olmaktaydı.
Bu şart ikinci alıcı ile yapılan satım sözleşmesinin geçerliliğine etki eden bir unsur değildir. Çünkü satım sözleşmesi bir borçlandırıcı işlemdir. Satıcı aynı mal üzerinde birden fazla borçlandırıcı işlem yapabilir. Bunların hepsi geçerlidir. Aralarında öncelik – sonralık ilişkisi bulunmamaktadır. 
Ancak in diem addictio şartı olmaksızın satıcı malı başka birine satar ve devrederse ilk alıcıya karşı olan borcunu ifa edemez. Bu durumda ilk alıcıya tazminat ödemek zorunda kalır.
In diem addictio satıcıya, tazminat ödemeksizin sözleşmeden dönme hakkını tanımaktadır.
S. 2. A ile C arasında yapılan satım sözleşmesi geçerli midir, neden? (4 puan)
CEVAP
Olayda mancipatio’nun yapılmasıyla birlikte K’nın mülkiyeti B’ye geçmiştir. Buna rağmen, A ile C arasında yapılan satım sözleşmesi geçerlidir. Çünkü satım bir borçlandırıcı işlemdir. Satım sözleşmesinin yapılabilmesi için tasarruf yetkisine ihtiyaç yoktur. Bu nedenle bir kimse kendi mülkiyetinde olmayan bir malı da sahibinden izin almaksızın hatta bilgi dahi vermeksizin geçerli bir biçimde satabilir. Bu satış geçerli olur. Fakat borcunu ifa edemeyen satıcı alıcıya tazminat ödemek zorunda kalır.
S. 3. A ile C arasında yapılan mancipatio işlemi geçerli midir, C mülkiyeti kazanmış mıdır, neden? C’nin mülkiyeti kazanıp kazanamamasını Roma Hukukundaki hangi ilke ile açıklarsınız? (5 puan)
CEVAP
A             ile C arasında yapılan mancipatio muamelesi geçerli değildir. Çünkü mancipatio res mancipilerin mülkiyetini devre yarayan bir muamele idi. Köle de bir res mancipi idi.
Mancipatio’nun yapılmasıyla birlikte, K henüz teslim edilmese bile mülkiyet B’ye geçmiştir. Mancipatio bir tasarruf işlemidir. Aynı konuda hakkı sona erdiren tasarruf işlemlerinin birden fazla yapılması mümkün değildir. Yapılırsa ilk yapılan geçerli olur. Çünkü tasarruf işleminin yapılabilmesi için tasarruf yetkisine ihtiyaç vardır. Satıcı A, ilk alıcı B ile mancipatio işlemini yaptığı anda K üzerindeki tasarruf yetkisi sona ermiştir. Bu nedenle ikinci tasarruf işlemini yapamaz. Yapsa da geçerli olmaz.
İkinci tasarruf işlemi geçersiz olduğu için böyle bir işlemin mülkiyeti C’ye geçirmesi mümkün değildir. Roma Hukukunda bu konuyu açıklayan ilke, “hiç kimse sahip olduğu haktan daha fazlasını başkasına devredemez ilkesidir.
OLAY II.
Araba yarışçısı A, yarış arabası imalatı ile uğraşan B’ye bir mektup yazarak kendisine hızlı ve sağlam bir araba yapmasını istemiş, mektubun ekinde de istediği arabanın çizimlerini göndermiştir. Aynı mektup ile B’den, böyle bir arabayı yapıp yapamayacağını, yaparsa kaça mal olacağını ve ne zaman teslim edebileceğini bildirmesini istemiştir. Mektup B’ye 1 Mart 215 tarihinde ulaşmıştır. B de cevabî bir mektup yazarak arabayı 300 As’a yapabileceğini ve Mayıs ayının ilk Pazar günü teslim edebileceğini ancak kendisinin gelip teslim alması gerektiğini, parayı da arabayı teslim alırken ödeyebileceğini bildirmiştir. B’nin mektubu A’ya 10 Mart 215 tarihinde ulaşmıştır. Bunun üzerine A, 11 Mart 215’te ikinci bir mektup yazarak, fiyatın uygun olduğunu, Mayıs ayının ilk Pazar günü gelip arabayı teslim alacağını, parayı da o anda ödeyeceğini bildirmiştir. Bu mektup da B’nin eline 20 Mart 215’te ulaşmıştır.
B             arabayı imal etmiş, teslime hazır hale getirmiş ancak Mayıs ayının ilk Pazar günü akşamına kadar A arabayı teslim almak için gelmediği gibi parayı da göndermemiştir. On gün sonra sonra B;  A’nın 25 Mart 215’te bir araba yarışında kaza yaptığı ve kör olduğu bilgisine ulaşmış, kendisini bulmuş ve arabayı ne zaman teslim alacağını sormuştur. Fakat A, kör olduğu için artık yarışamayacağını, böyle bir arabaya ihtiyacı kalmadığını söylemiştir. B’nin itirazı üzerine A; kendisinin kör olmasıyla borcun sona erdiğini, esasen sözleşmenin hiç kurulmadığını, kurulsa bile geçersiz olduğunu iddia etmiştir.
SORULAR:
S. 1. A ile B arasında bir sözleşmenin kurulduğunu farz edersek hangi sözleşme kurulmuştur? Bu sözleşme bir satım mı, eser mi, vekâlet mi, hizmet sözleşmesi mi yoksa isimsiz sözleşme midir, neden? Türk ve Roma Hukuku açısından zikredilen sözleşmeleri mukayese ederek ayrı ayrı değerlendiriniz. (Cevap verirken, örneğin vekâlet olduğu ifade edilmişse neden satım, eser, hizmet ya da isimsiz sözleşme sayılamayacağı yazılacaktır). (14 puan)
CEVAP
Somut olayda A, B’den kararlaştırılan ücret mukabilinde bir araba imal etmesini istemiştir.
Bugünkü hukukumuzda böyle bir sözleşme eser sözleşmesi olarak nitelendirilir. 
Eser sözleşmesinin unsurları, bir eser imali (yani belli bir sonucun ortaya çıkarılması), karşılığında ücret ödenmesi ve tarafların bu hususlar üzerinde anlaşmasıdır.
Olayda bu unsurlar gerçekleşmiştir. Çünkü B bir sonucu ortaya çıkarmayı taahhüt etmiştir. A ise karşılığında para ödeyecektir. Son unsur anlaşmadır ki bu unsur da somut olayda gerçekleşmiştir. Zira eser sözleşmesi bugünkü hukukumuzda şekle bağlı bir sözleşme değildir. Tarafların karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanlarıyla kurulur. Beyanlar yazılı olabileceği gibi sözlü hatta zımnî irade beyanı şeklinde de olabilir. Olayımızda taraflar iradelerini yazılı olarak açıklamışlardır.
Bu sözleşme bugünkü hukukumuz açısından bir satım sözleşmesi olarak değerlendirilemez. Çünkü A’nın talebi üzerine, onun gönderdiği çizimler doğrultusunda özel bir imalat yapılmaktadır. 
Fakat Roma Hukuku açısından bu sözleşme bir satım sözleşmesidir. Çünkü Roma Hukukunda eser sözleşmesinden söz edebilmek için malzemenin iş sahibi tarafından verilmesi gerekmektedir. Somut olayda da B’nin kendi malzemesi ile araba yapacağı anlaşılmaktadır.
Bu sözleşme hem bugünkü hukukumuz hem de Roma Hukukuna göre;
a)            Vekâlet sayılamaz. Çünkü vekâlet sözleşmesinde vekilin belli bir sonucu ortaya çıkarma borcu bulunmamaktadır. Ayrıca Roma Hukukunda vekâlet zorunlu olarak ücretsizdir.
b)            Hizmet sayılamaz. Çünkü hizmet sözleşmesinde de sonuç borcu bulunmamaktadır. Ayrıca her iki hukuk siteminde de hizmet sözleşmesinde bağımlılık unsuru önemlidir. İşçi işverene bağımlı olarak çalışır. Oysa eser sözleşmesinde böyle bir bağımlılık söz konusu değildir. Bunun dışında hizmet sözleşmesi belirli ya da belirsiz bir süre için yapılır ve sürekli borç ilişkisi kurar. Olayda sürekli bir borç ilişkisi bulunmamaktadır 
c)            İsimsiz sözleşme de sayılamaz. Çünkü bir sözleşme kanunda düzenlenen sözleşmelerden hiçbirine girmiyorsa isimsiz sözleşme sayılır. Oysa Türk Hukukunda eser sözleşmesi BK’da düzenlenmiştir. Satım ise Ius Civile’de düzenlenen bir sözleşme idi. Eğer para yerine başka bir şey verilseydi o zaman isimsiz sözleşme sayılırdı. 
S. 2. Tarafların birbirlerine yazdıkları mektuplarda yer alan beyanlarını hukuken nasıl değerlendirirsiniz? Bu beyanların isimlerini yazarak açıklayınız. Taraflar arasında bir sözleşmenin kurulduğunu kabul edersek bu sözleşme hangi tarihte kuruluş olur neden? (8 puan)
CEVAP
Sözleşme kurmak için gerekli olan irade beyanlarından zaman itibariyle önce yapılan ve akdin tüm esaslı unsurlarını ihtiva eden beyana icap ya da öneri adı verilir. Bu olayda B’nin mektubu icap niteliğindedir. Çünkü bu mektupta hem yapılacak işin ne olduğu hem de ödenecek ücret belirtilmiştir.
Fakat A’nın ilk mektubu icap değil icaba davettir. Çünkü icaba davet, karşı tarafı icapta bulunmaya sevk etmek için yapılan beyandır. Eğer bir irade beyanı akdin tüm esaslı unsurlarını ihtiva etmiyorsa icaba davet sayılır. A’nın ilk mektubunda yapılması istenen arabanın özellikleri zikredilmiş fakat fiyat yazılmamıştır.
İcaba uygun olarak yapılan ve karşı tarafa ulaşmakla akdin kurulması sonucunu doğuran irade beyanına ise kabul adı verilir. A’nın ikinci mektubu icaba uygun bir beyan olduğu için kabul niteliğindedir. 
Hem Türk Hukukunda hem de Roma Hukukundaki rızaî sözleşmelerde, sözleşmenin kurulduğu an, kabul beyanının karşı tarafa ulaştığı yani consensus’un sağlandığı andır. Bu nedenle sözleşme 20 Mart 215 tarihinde kurulmuştur.
3. A’nın, sözleşmenin kurulmadığı, kurulsa bile geçersiz olduğu yönündeki iddiasını nasıl değerlendirirsiniz, neden? (4 puan)
CEVAP
Sözleşme kurulmuştur. Çünkü Roma Hukukunda bu sözleşme rızaî sözleşmelerdendir. Rızaî sözleşmelerin kurulabilmesi için malın teslimine gerek yoktur. Ayrıca bu sözleşme için bir şekil şartı da öngörülmemiştir. Tarafların irade beyanları uyuştuğu için sözleşme kurulmuştur. Sözleşme geçerlidir. Çünkü geçersizliği sonucunu doğuracak ahlâka ya da hukuka aykırılık gibi bir durum da söz konusu değildir.
S. 4. A araba yarışında ölse, geride tek mirasçı olarak on üç yaşındaki kızını bıraksa ve kızı arabaya binemeyecek kadar engelli olsaydı ölümle birlikte borç sona erer miydi, neden? (4 puan)
CEVAP
Ölüm kural olarak borcu sona erdirmez. Borç mirasçılara intikal eder. Sadece borçlunun şahsına sıkı sıkıya bağlı edimler sözkonusu ise borçlunun ölümü ile borç sona erer. Örneğin ressam resim yapmayı taahhüt etmiş ancak resmi yapamadan ölmüştür. Bu durumda resim yapma borcu mirasçıya intikal etmez.
Somut olayda A’nın borcu para borcudur. Bu nedenle miras yoluyla intikal eder. Olayda kızın yaşı önemli değildir. Çünkü hak ehliyeti vardır. Bu arabayı kullanabilecek durumda olup olmaması sonucu değiştirmez.
S. 5. Sözleşmenin geçerli olduğunu ve borcun sona ermediğini farz edersek, A’nın arabayı teslim almaya yanaşmaması durumunda hangi hukuki müessesenin varlığından söz edilebilir? Bu olayda var olduğunu düşündüğünüz müessesenin şartları gerçekleşmiş midir, neden? (6 puan)
CEVAP
Bu durumda alacaklı temerrüdünden söz edilir. Alacaklı temerrüdü, borçlunun borcunu ifa etmeye hazır olduğu halde alacaklının haklı bir sebep olmaksızın ifayı kabulden kaçınmasıdır.
Alacaklı temerrüdünün söz konusu olabilmesi için öncelikle borçlunun edimi usulüne uygun bir şekilde ifaya hazır olması gerekir. Somut olayda araba imal edilip teslime hazır hale getirilmiştir. Olaydan anlaşıldığına göre ifa yeri borçlunun ikametgâhıdır. Alacaklının borçlunun ikametgâhına giderek arabayı teslim alması gerekmektedir. Araba imal edilip teslime hazır hale getirildiğine göre usulüne uygun ifa için borçlunun yapacağı başka bir şey kalmamıştır. 
Bir diğer önemli şart ise alacaklının haklı bir sebep olmaksızın ifayı kabulden kaçınmasıdır. Bu olayda teslim zamanı geldiği halde araba teslim alınmamıştır. Alacaklının kaza geçirmesi ifayı reddetmek için haklı bir sebep değildir. Zira alacaklı temerrüdü için kusur şart değildir.
Bu nedenle olayda alacaklı temerrüdünün şartları gerçekleşmiştir.
6. Arabayı teslim ederek borcundan kurtulmak isteyen B’nin yapabileceği şeyler nelerdir? (3 puan)
CEVAP
A alacaklı temerrüdüne düştüğü için B, temerrüt hükümlerine göre edimi (arabayı) tevdi edebilir. Bunun için B’nin arabayı resmi veya özel bir yere, örneğin bir memura, mabede ya da magistranın göstereceği yere, A’nın alabileceği şekilde bırakması gerekiyordu. Bu şekilde edimi tevdi etmekle B borcundan kurtulur.
S. 7. A’nın parayı ödemeye yanaşmaması halinde hangi hukuki müessese karşımıza çıkar?
Bu müessesenin şartları nelerdir? Somut olayda bu şartlar gerçekleşmiş midir, neden? (8 puan)
CEVAP
A borcunu ödemeye yanaşmazsa borçlu temerrüdüne düşmüş olur. Borçlu temerrüdünün şartları ve somut olayda gerçekleşip gerçekleşmemesi;
a)            İlk şart edimin imkânsız olmamasıdır. Aksi halde temerrüdün değil imkânsızlığın sonuçları ortaya çıkar. Bu olayda edim imkânsız değildir.
b)            Borç muaccel olmalıdır. Somut olayda A borcunu teslim günü ödeyecektir. Ortada belirli vadeli bir işlem vardır ve o günün gelmesiyle borç muaccel olmuştur.
c)            Üçüncü şart alacaklının ihtarıdır. Ancak somut olayda belirli vadeli bir işlem vardır. Bizim hukukumuzda belirli vadeli işlemlerde ihtara gerek yoktur. Roma Hukukunda da vade ihtar yerine geçiyordu. Dolayısıyla bu şart gerçekleşmiştir.
d)            Dördüncü şart alacaklının ifayı kabule hazır olmasıdır. Bu olayda da alacaklının (B’nin) parayı almaya hazır olduğu anlaşılmaktadır.)
e)            Beşinci şart, borçlunun örneğin bir def’i ileri sürerek ifadan kaçınma hakkının bulunmamasıdır. Somut olayda A’nın borcunu ifadan kaçınmak için haklı bir sebebi yoktur.
f)             Temerrüt için borçlunun kusuru aranmaz. Bu nedenle A’nın kaza geçirmiş olması temerrüde düşmesine engel değildir.
OLAY III.
E’nin kölesi K, Z’nin köleleri ile kavga etmiş ve üçünü birden döverek sakat bırakmıştır. Z’nin bu yüzden ortaya çıkan zararı 600 AS’tır. K’nın peculium’u bulunmamaktadır.
SORULAR
S. 1. Z bu zararı için E aleyhine dava açması mümkün müdür? Mümkünse hangi davayı açabilir, bu davanın sonucunda E ne yapabilir? (4 puan)
CEVAP
Z bu zararı için E aleyhine actio noxalis davası açabilir. Bu bir haksız fiil olduğu için peculium’un olup olmaması önemli değildir.
Davanın sonunda E zararı tazmin edebilir. Fakat zarar kölenin değerinden fazlaysa köleyi
Z’ye terk etmek suretiyle tazmin borcundan kurtulması da mümkündür
S. 2. Z henüz dava açmadan önce E K’yı B’ye satsa, bu arada kölelerinden üçünü birden hastanelik eden K’yı Z’ çok beğense ve gladyatör olarak dövüştürmek üzere B’den satın alıp mancipatio ile devralsa zararının tazmini için dava açması mümkün müdür? Mümkünse kime karşı hangi davaya açabilir? Mümkün değilse neden açamaz? (6 puan) CEVAP
Bu ihtimalde Z hiç kimseye dava açamaz. Çünkü kölelerin haksız fillerinden doğan borç köleyi takip ediyordu. Dava açılacağı zaman malik kimse dava ona karşı açılabiliyordu. Bu olayda en son malik zarar gören Z olmuştur. Dolayısıyla borç kendisine geçmiştir. Böylece Z kendi kendisinin alacaklısı ve borçlusu durumuna gelmiştir. Buna alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleşmesi denir. Alacaklı ve borçlu sıfatları aynı kişide birleştiğinde borç sona erer.