Hukuk Başlangıcı Ders Notları
Hukuk nedir?…
A) DİN KURALLARI
B) AHLAK KURALLARI
C) GÖRGÜ (ADAB-I MUAŞERET) KURALLARI D) HUKUK KURALLARII- Hukuk Kurallarının Özellikleri
a) Hukuk Kuralları Normatiftir
b) Hukuk Kuralları İnsan İlişikleri DüzenlerII. HUKUK KURALLARI İLE TOPLUMU DÜZENLEYEN DİĞER KURALLARIN KARŞILAŞTIRILMASI
A) DİN-HUKUK KURALLARI
B) AHLAK VE HUKUK KURALLARI
C) ÖRF VE ADET KURALLARI – HUKUK KURALLARI
D) GÖRGÜ KURALLARI- HUKUK KURALLARI
III. HUKUK KAVRAMI
A) HUKUKUN ÇEŞİTLİ ANLAMLARI
1- Pozitif Hukuk (Müspet Hukuk – De Lege Lata)
2- Mevzu Hukuk
3- Tabii Hukuk (İdeal Hukuk – De Lege Feranda)
4- Maddi Hukuk – Şekli Hukuk
5. Objektif Hukuk – Sübjektif Hukuk
6. Yazılı Hukuk – Yazılı Olmayan Hukuk
7- Ulusal Hukuk – Uluslararası Hukuk – Evrensel Hukuk
8. Tarihi Hukuk
B) HUKUKUN FONKSİYONLARI
4-‐ Eşitliği Sağlamak
A) ROMA (KITA AVRUPASI) HUKUK SİSTEMİ
B) COMMON LAW (ANGLO SAKSON) HUKUK SİSTEMİ
C) AB HUKUK SİSTEMİ
D) İSLAM HUKUK SİSTEMİ
E) SOSYALİST HUKUK SİSTEMİ
A) DOĞMATİK HUKUK BİLİMİ
B) HUKUK TARİHİ
C) HUKUK FELSEFESİ
D) HUKUK SOSYOLOJİSİ
E) HUKUK SİYASETİ
F) KARŞILAŞTIRMALI HUKUK
I. KANUNLAŞTIRMA
B) KANUNLAŞTIRMA YÖNTEMLERİ
C) TÜRKİYE’DE KANUNLAŞTIRMA HAREKETLERİ
II. HUKUKUN KAYNAKLARI
A) ASLİ (BAĞLAYICI) KAYNAKLARI
1- Yazılı Hukuk Kuralları
a) Anayasa
b) Kanunlar
Kanunların Yapılışı
c) Kanunlara Denk Metinler
aa) Uluslararası Antlaşmalar
bb) Kanun Hükmünde Kararnameler
dd) Tüzükler
b) Yazılı Olmayan Kaynaklar (örf ve adet hukuku)
c) Yardımcı (Bağlayıcı Olmayan) Kaynaklar
aa) İlmi İçtihatlar (bilimsel Görüşler)
III. HUKUK KURALLARININ TASNİFİ VE UYGULANMASI
A) TASNİFİ
1- Emredici Hukuk Kuralları
2- Yetki Verici Hukuk Kuralları
3- Tanımlayıcı Hukuk Kuralları
4- Tamamlayıcı (Yedek) Hukuk Kuralları
5- Yorumlayıcı Hukuk Kuralları
B) HUKUK KURALLARININ YER BAKIMDAN UYGULANMASI
C) HUKUK KURALLARININ ZAMAN BAKIMINDAN UYGULANMASI
1- Yürürlüğe Girme
2- Yürürlükten Kalkma
a) Doğrudan Doğruya Yürürlükten Kalkma
b) Başka Bir Kanunla Yürürlükten Kalkma
c) İptal Yoluyla Yürürlükten Kaldırma
3- Kanunların Geçmişe Yürümemesi ve İstisnaları
A) KANUNUN YORUMU
1- Yasama Yorumu
2- Lafzi Yorum
3- Tarihsel Yorum
4- Amaçsal Yorum
5- Gerçeğe Uygunluk
varlıktır. İnsanlığın var olmasından bu yana neslini devam ettirmesi, tabiat güçlerine galip gelerek onu kendi refah ve mutluluğu için kullanmayı başararak büyük medeniyetler kurabilmesinin belki de en
büyük etkenlerinden biri toplum halinde yaşamasına borçludur.
meraklı olanların kolayca bilebileceği gibi ilk çağlarda yaşayan bazılarına göre bir insan ırkı bazılarına göre başka bir tür olarak kabul edilen Neanderthaller ırkının
yok olmasını insanoğlu gibi toplumsal yaşam sürdürememesi özellikle
toplumsal işbölümü yapamamasına bağlamaktadır.
varlığını devam ettirmesi için bu kadar önemli olan “toplumsal yaşamı”; “tarihi, kültürel, sosyal ve iktisadi açıdan ortak yönleri bulunan insanların birlikte yaşaması” olarak tanımlamak mümkündür. Toplu halde yaşayan insanların birbirleriyle ilişki
kurmasını zorunlu kılmaktadır. Sosyal,
siyasal, ekonomik veya hukuki yönleri bulunan bu ilişkilere ise “toplumsal ilişki” denilmektedir.
gereği bir yandan toplum halinde yaşamak zorunda olmasına rağmen diğer yandan kişisel menfaat ve çıkar duygusunu ön planda tutma eğilimi içindedirler. İnsanda
yaradılış gereği mevcut olan bu güdüler toplumsal çekişmeleri ve çıkar çatışmasını beraber getirmektedir. Toplumsal
yaşamın sağlıklı şekilde yürütülebilmesi için
toplumsal ilişkilerin bir takım kural ve yaptırımlara bağlanması
gerekmektedir. Bu nedenlerden ötürü toplum düzenini sağlamak üzere toplumu düzenleyen kurallar ortaya çıkmıştır. Bunlar; Din, Ahlak, Görgü ve Hukuk Kurallarıdır.
kurallar bir yandan kişilerin özgürlüklerini kısıtlarken
diğer yandan onların özgürlüklerinin garanti
altına alınması ve korunması için ortam hazırlamaktadır. Diğer
bir ifadeyle bu kurallar; kişilere serbest ve yasak şeyleri öğretmektedir.
kuralların en eskisi din kurallardır. İnsanlar
ilk çağlardan beri çeşitli nedenlerle (tabiat olayları karşında çaresizlik, dünyevi veya uhrevi korkular) bir dine mensup olma ihtiyacı duymuşlardır.
doğaüstü güçlere, çeşitli kutsal
varlıklara inanmayı ve
tapınmayı sistemleştiren toplumsal bir
kurum anlamındadır. Her dini
ister semavi olsun ister olmasın bir yaratıcısı ve yaratıcının koyduğu emir ve yasaklar bulunmaktadır. Din
kurallarının kaynağı; genel olarak ilkel topluluklarda insanların
çeşitli inançları, korkuları ya da hayranlıkları iken
semavi dinlerde yaratıcı olan Allah’ın kutsal kitapları ve göndermiş olduğu peygamber aracılığıyla bildirilen
emir ve yasaklarıdır.
kuralları, hem yaratıcı ile insanlar arasındaki ilişkileri hem de insanların kendi birbirleriyle ve
toplumla olan ilişkileri düzenlemektedir. Bu
anlamda din kuralları hem dünyevi hem de ahirete ilişkin düzenlemeleri içermektedir.
Bu kurallara uyulmamasının yaptırımı
kural olarak uhrevi yani öbür dünyaya aittir. Ancak bazı islam ülkesi olduğunu iddia eden devletlerde din kuralları aynı zamanda hukuk kuralı niteliği kazandığından bu
kurallara uymamanın yaptırımını devlet tarafından uygulanmaktadır. Din
kurallarının inanç ve ibadete yönelik kuralları dinden dine değişmesine rağmen toplumsal ilişikleri düzenleyen din kuralları çoğunlukla çeşitli dinler, ahlak, örf ve adet ve hukuk kuralları açısından benzerlik göstermekte hatta müştereklik taşımaktadır.
kuralları nitelikleri ne olursa olsun toplumdaki bireylerin davranış ve yaşayış biçimlerini etkilemekte ve en azından toplumda belli bir inancı paylaşan insanların belli durumlarda benzer şekilde hareket etmesini sağlayarak toplumsal düzene katkıda bulunmaktadır.
insanın kendisine ve topluma karşı ödevlerini içeren kurallardır. Genel olarak toplumun “iyi” kötü” anlayışına göre değişmektedir. Ahlak
kuralları sosyolojik ve felsefi temelleri sağlam olduğundan, toplumsal ilişkilerin düzenlenmesinde çok
önemli yer
tutmaktadır. Görgü kurallarını ciddiye almayan kişiler bile ahlak kurallarına uyma konusunda daha özenli davranabilmektedir.
kurallarının kaynağı ya toplumsal değerler ya da kişinin kendi vicdanıdır. Bu anlamda ahlak; objektif (sosyal – nesnel) ahlak ve sübjektif (bireysel-‐ öznel) ahlak olarak ikiye ayrılmaktadır.
insanın topluma karşı olan yükümlüklerini içeren ahlak
kurallarıdır. Kişiler arasında ilişkilerin daha erdemli olmasını amaçlamaktadır. “verdiği
sözü tutmak”, muhtaçlara yardım etmek”, “hırsızlık yapmamak”, “insanları rahatsız etmemek” gibi kurallar objektif ahlaka en güzel örneklerdir. Bu
kurallar toplum vicdanında üretilir ve yaptırımı da genel olarak ayıplanmak, küçük düşürülmek veya dışlanmaktır.
ahlak ise kişinin manevi varlığını ve değerlerini geliştirmeyi amaçlamaktadır.
“yalan söylememek”, “kötülüklerden kaçınmak”
sübjektif ahlaka en güzel örnektir. Bu kuralar genel olarak bireyin vicdanında üretilmekte yaptırımı da “vicdan azabından” ibarettir.
kurallarının zaman içinde hukuk kuralı haline gelmesi mümkündür. Ancak hukuk kuralı haline gelmediği sürece hukuku ilgilendirmez. Örneğin
MK’nın 364. Maddesinde “herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek üstsoyu, altsoyu ile kardeşlerine nafaka
vermekle yükümlüdür” kuralı, muhtaç olanlara yardım etmenin erdemli bir davranış olduğunu içeren ahlak kuralının bir yansıması olarak kabul edilebilir. Buna karşılık zamanaşımına uğramış bir borcu ödememek hukuka uygun iken ahlaklı bir davranış değildir.
anlayışına aykırı hukuk kurallarının sürekli
olmadığı gibi toplumun ihtiyaçlarına tam
olarak cevap veremeyeceği de bir gerçektir. Hukuk sistemimizde de doğrudan ahlak kurallarına atıf yapan hüküm bulunmaktadır. Örneğin
MK’nın 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralı ahlakı bir değerlendirmeyi zorunlu
kılarken Yeni BK’nın 27. maddesinde “Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüz” olduğu düzenlenmektedir.
gereken davranış biçimlerini ifade etmektedir. Sofra adabı, giyim kuşam, taziye veya hasta ziyaretleri gibi huşuların şekil ve usulü görgü kuralları ile belirlenmiştir.
toplumdan topluma farklılıklar gösteren kuralladır. Örneğin nişan, düğün veya cenaze törenler toplumdan topluma farklılık göstermektedir.
görgü kuralları da örf ve adet kuralları gibi toplum içinde uzun zamandan beri tekrarlanan ve uyulmasının beklenildiği kurallardır. Bu
anlamda görgü kuralları ile din, ahlak ve örf ve adet kurallarını kesin çizgilerle ayırmak mümkün bulunmamaktadır. Her iki
toplumsal düzen kuralına uyulmamasının yaptırımı
bulunmadığından iki kural arasındaki ayırımın belirlenmesinin pratik bir
önemi bulunmamaktadır. Sadece
görgü kurallarına aykırı davrananlar görgüsüz,
kuralları; toplum halinde yaşayan insanların bir birleriyle ve toplumla ilişkilerini düzenlemek üzere devletin yetkili organları tarafından konulan, uyulması zorunlu olan ve maddi
müeyyideli (yaptırıma bağlanan) kurallardır.
kuralları dahil toplumu düzenleyen bütün kuralların ortak amacı toplumsal düzeni, barışı, huzuru ve adaleti sağlamaktadır. Bununla
birlikte hukuk kuralları, devletin yetkili organları tarafından konulması, herkesin uymak zorunda olması ve uymayanlara devlet eliyle maddi yaptırım uygulanması yönünden toplumu düzenleyen diğer kurallardan ayrılmaktadır. Aynı
zamanda hukuk kurallarının, diğer
kurallarla çelişmesi halinde hukuk kurallarının önceliği ve üstünlüğü bulunmaktadır.
normatif olması, onun kural koyması yani bir şeyi emretmesi, yasaklaması, izin
vermesi yetkilendirmesi ve
hak tanımasını ifade etmektedir. Buna göre yüksek öğrenim öğrencileri için; kopya çekmeyi cezalandıran kurallar yasaklayıcı, belli
miktarda derse devamı zorunlu kılan kurallar emredici, not ortalaması yüksek öğrencilere dikey geçiş veya yatay geçiş hakkı veren kurallar hak tanıyıcı ya da yetki tanıyıcı kurallara örnek olarak verilebilir. (TMK’da
örnek ver….)
nitelikleri itibariyle; genel, soyut, sürekli ve yazılı kurallardır.
olması, aynı tür bütün olaylara ve aynı durumdaki herkese uygulanması demektir. Bununla birlikte hukuk
kurallarının genelliği mutlak genellik değil, aynı durumda olan kişilere ve aynı nitelikteki olaylara uygulanma bakımından geneldir. Sadece tıp fakültesi mezunlarının doktorluk
yapması veya belli prim ve yaş şartlarının taşıyanların emekli olabilmesi gibi…
soyut olması, belirli bir olayı ya da kişiyi muhatap almayan, aynı nitelikteki veya aynı durumdaki bütün olaylara uygulanabilen kurallar
olmasını ifade etmektedir. Bu ilke belli ve somut kişi ya da olay hakkında kanun yapılmasına engel teşkil etmez.
sürekliliği, yürürlüğe girdiği tarihten yürürlükten kalkıncaya kadar aralıksız uygulanmasını ifade
etmektedir. Buradaki süreklilik kesintisiz olarak uygulanmasını göstermemektedir.
Hatta bir hukuk kuralı yürürlükte olduğu sürece hiç uygulanmayabilir. Bu
anlamda kuralın gerekli olan her durumda uygulanması yeterlidir.
kuralları, toplumu düzenleyen diğer kurallardan farklı olarak yazılı kurallardır. Türk hukuk sistemine göre kanun, tüzük ve bazı yönetmelik ve tebliğler Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe
girmektedir. Diğer hukuk kuralları ise usulüne göre yürürlüğe girmektedir.
kuralları özü itibariyle insan ilişiklerini konu
edinir ve kişilerin; birbirleriyle, toplumla
ve devletle olan ilişkilerini düzenlemektedir. Bazı
kanunların hayvan, bitki veya çevreye karşı davranışları düzenleyen kanunlarda bile muhatap yine insanlardır.
davranışları, olumlu veya olumsuz olabilir.
hukuk kurallarıyla toplumu
düzenleyen kurallarla aynı yönde emir ve yasakları içermektedir. Örneğin
adam öldürmek, hırsızlık, sahtecilik, dolandırıcılık hem dini, hem
ahlaki hem de hukuk kuralları bakımından hoş karşılanmayan davranışlardır.
zaten dini, ahlaki veya
örf ve adet kuralları bulunmaktadır. Zaten
dini, ahlaki veya örf ve adet kurallarını hiçe sayan ya da gerekli hassasiyeti göstermeyen hukuk kurallarının toplum
tarafından benimsenmesi de zor olmaktadır.
doktrinde din kuralları ile hukuk kuralları arasında temel farklılıklarından birincisinin din
kurallarının değişmezliği, hukuk
kurallarının ise toplumun değişen yapısına uygun olarak kolayca değişmesi diğer bir deyişle değişen şartlara uydurulmasıdır. Bu
anlamda din kurallarının statik,
hukuk kurallarının dinamik
olduğundan bahsetmek mümkündür.
ayrıntıya girmemekle birlikte bu görüşün tam olarak doğru olduğunu söylemek mümkün bulunmamaktadır. Zira
bildiğiniz gibi İslam dininin kaynakları; Kitap, Sünnet, İcma ve Kıyas’dır. Bu kaynaklar içinde değişmeyen temel kaynak Kitap, yani Kuran-‐ı Kerim ve Kudsi hadistir. Zaten diğer kaynaklar, Kitap ve sünnette düzenlenmeyen toplumsal
sorunlara çözüm bulmaktadır. Gözler’in
de vurguladığı gibi din kurallarının toplumun
bütün ilişiklerini ayrıntılı
olarak düzenlemesi mümkün olmadığından icma
müessesi geliştirilmiştir. Bilindiği
gibi icma; Hz.Peygamber’in vefatından sonra, herhangi bir asırda, bütün İslam müçtehitlerinin, dînî
bir konuda ortak hüküm vermeleridir. Bu
anlamda din kurallarının değişmezliği
mutlak değildir. Sadece dinin değişmez kuralları haricindeki diğer kurallarının, hukuk
kurallarına göre daha yavaş değiştiğini söylemek mümkündür.
ile hukuk kuralları arasında hedef yönünden de farlılık bulunmaktadır. Bu
anlamda din kuralları hem dünya hem de ahiret hayatı için mutluluğu hedeflerken hukuk kuralları dünya mutluluğunu hedeflemektedir.
kuralları ile hukuk kuralları arasında yaptırım bakımından da farklılık bulunmaktadır. Dini
kurallara uyulmamanın müeyyidesi kural olarak ahiret aittir. Hukuk kurallarının yaptırımı ise bizzat devlet tarafından uygulanmaktadır.
hukuk kurallarının hedef kitlesi de farklıdır. Zira her iki kural insan ilişiklerini düzenlerken, din
kuralları sadece mensubu olduğu kişilere uygulanmaktadır. Hukuk
kuralları ise din ve mezhep ayrımı gözetmeksizin bütün
vatandaşlarına uygulanmaktadır.
din kurallarının kaynağı kural olarak Allah ve peygamberlerin emirleri
iken hukuk kurallarının kaynağı insan iradesidir.
kuralları hem kişinin kendi iç dünyasına karşı hem de topluma karşı yükümlülüklerini içerirken
hukuk kuralları sadece kişinin diğer kişi ve toplumla olan ilişiklerini içermektedir.
yaptırım konusunda da farklık göstermektedir. Ahlak
kurallarına karşı yaptırım kişisel
veya toplumsal olsa her zaman manevidir. Oysa hukuk kurallarına karşı yaptırım bizzat devlet eliyle yapılır.
çeşitli emir ve yasakları içerirken, hukuk kuralları emir ve yasaklar yanında hak ve yetkileri de içermektedir.
anlamda genel olarak hukuk kuralları doğru davranmamayı, ahlak
kuralları ise “dürüst” davranmayı emretmektedir.
adet kuralları ile hukuk kuralları öncelikle kaynakları bakımdan farklılık göstermektedir. Bilindiği
gibi hukuk kuralları, yetkili organlar tarafından ve önceden belirlenmiş usullere göre yürürlüğe konulurken, örf ve
adet kurallarının kaynağı
bireylerin aynı yönde davranmaları ve buna uymanın zorunlu olduğudur.
iki kural hedef yönünden kitle bakımından da ayrılmaktadır. Zira
hukuk kuralları bütün
vatandaşları bağlarken örf ve adet genel olarak o toplumdaki bireyler için uygulama alanın bulmaktadır.
gibi hukuk kurallarının yaptırımı devlet eliyle uygulanmaktadır. Örf ve
adet hukukun yaptırımı toplum tarafından ayıplanma, kınama, dışlanma hatta linç edilme şeklinde uygulanmaktadır. Hatta
iki kuralın çelişmesi bile mümkündür. Örneğin kan davası ve töre cinayetleri…
bakımımdan farlılık mevcuttur. Görgü kuralları kişilerin aynı yönde davranmaları yönünde oluşurken, hukuk kuralları devletin yetkili organları tarafından konulmaktadır.
toplumdan topluma, şehirden şehire hatta meslek gruplarına göre değişirken, hukuk kuralları herkes için aynı oranda uygulanmaktadır.
sadece yükümlülükler getirirken,
hukuk kuralları hem yükümlülük hem de hak ve yetkiler vermektedir.
bakımından da farklıklar göstermektedir. Genel
olarak görgü kurallarına aykırı davrananlar ayıplanır, kaba ve görgüsüz olarak değerlendirilirken hukuk
kurallarının yaptırımı devlet eliyle uygulanmaktadır.
başında “hukuk nedir” diye bir soru sormuş ve sadece genel kabul göre bir tanım vererek konuyu, ileride geniş
şekilde açıklanmak üzere kapatmıştık. Bu aşamada hukuk kavramının çeşitli anlamları, fonksiyonları ve
yardımcı disiplinlerini inceleyeceğiz.
gibi hukukun genel kabul gören bir tanımının bulunmadığını ancak
genel olarak “toplumsal ilişkileri düzenlemek amacıyla devletin yetkili organları tarafından konulan, uyulması zorunlu ve maddi yaptırıma bağlanmış olan toplumsal düzen kuralları” şeklinde tanımlanabileceğini belirtmiştik.
(köken) olarak Arapça kökenli bir kelime olan hukuk, hak kelimesinin
çoğulu yani haklar anlamına gelmektedir. Günümüz Türkçesi’nde hukuk kelimesi, hak kavramından farklı ve ondan daha geniş bir anlam kazandığı gibi farklı anlamlarda da kullanılmaktadır.
anlamında kullanılmaktadır.
hukukumuz var” ifadesinde hukuk sağlam ve devam eden bir dostluk ilişkisini ifade etmektedir.
savcı veya avukatlar tarafından icra edilen meslek faaliyeti anlamında sıklıkça kullanılır.
bir gün herkese lazım
bir ülkede belli bir zamanda yürürlükte bulunan hukuk kurallarının tümünü ifade etmek için kullanılmaktadır. Yazılı
ve yazılı olmayan bütün hukuk kurallarını kapsar.
yer ve zaman olarak uygulanma imkanı olmayan hukuk kuralları, pozitif hukukun kapsamından çıkar.
anlamda pozitif hukukun içine; anayasa, kanun, uluslararası antlaşmalar, KHK, kararnameler, yönetmelikler, tebliği
gibi mevzuat ile kanunun yollama yaptığı örf ve adet hukuk kuralları ile bağlayıcı mahkeme içtihatlarını kapsamaktadır.
mevzu hukuk (mevzuat) denilmektedir. Bu anlamda mevzu hukuk, pozitif hukukun örf ve adet hukuku dışında kalan kısmına denilmektedir.
hukuk, pozitif hukukun aksine yürürlükte olan değil olması gereken hukuku ifade etmektedir. Bu anlamda tabii hukuk ayrıntılarla değil temel sorunlarla ilgilenmektedir. Bu
anlamda tabii hukuk, pozitif hukuku denetleyici, düzenleyici ve yol gösterici bir işlev görmektedir.
hukuk olan değil olması gerekenle ilgilendiğinden, pozitif
hukuk, tabii hukuka ne kadar yaklaşırsa o kadar adil olur. Bir tabii hukuk kuralı, yetkili organ tarafından hukuk kuralı olarak yürürlüğe konulduğu takdirde artık tabii hukukun değil pozitif hukukun parçası haline gelir.
hukuki durumunu
doğrudan etkileyen,
kişilerin birbirleriyle ve
toplumla olan ilişkilerini düzenleyen, kişilerin sahip olduğu hak ve yükümlülükleri belirleyen
kurallara maddi hukuk denilmektedir.
ise maddi hukuktan doğan hakların korunması ve maddi hukuk ilişiklerinden doğan
uyuşmazlıkların çözümünde uyulacak kurallar ve yaptırımların uygulanmasını
düzenleyen hukuk kurallarından oluşmaktadır.
Bu anlamda medeni
objektif hukuk-‐sübjektif hukuk
şeklinde bir ayırıma tabi tutulmaktadır. Bu
tür bir ayırımın Türk Hukuk Sistemi için pratik bir önemi bulunmamaktadır. Zira
Fransa ve Almanya gibi ülkelerde “hukuk” ve “hak” aynı kelime ile “droit” ve “recht” ifade edilmektedir. Bu
ülkelerde hukuku ifade etmek için “droit objektif – objektives recht” kullanılırken hak’ı ifade
etmek için “droit sübjektif – sunjecktives recht” kullanılmaktadır.
kullanılmaktadır.
bir ülkede yetkili organlar tarafından usulüne uygun olarak yazılı şekilde yürürlüğe konulan hukuk kurallarıdır. Yani
anayasa, uluslararası antlaşmalar,
kanun, KHK, kararname, Tüzük, yönetmelik, tebliğidir.
hukuk ise, yetkili organlar tarafından yürürlüğe konulamayan ancak bir toplumda uzun süredir uygulanarak benimsenen ve bu şekilde kendiliğinden oluşan
kurallarıdır. Bunlara en güzel örnek örf ve adet hukuk kurallarıdır.
maddesi uyarınca yazılı kurallar yetersi kaldığı takdirde örf ve adet hukuk kuralına göre karar verilebilecektir.
olmayan hukuk kuralları olarak kabul edilmesi gereklidir. Bunlar maddi anlamda yazılı metin şeklinde olsalar da yetkili organlar tarafından yürürlüğe konulmadığı için yazılı olmayan hukuk kuralı olarak kabul edilmelidir.
kural olarak her devlet ulusal hukuk kuralları farklılık gösterir. Bunda toplumun ekonomik, sosyal
yapısı ve tercihleri belirleyicidir.
hukuk ise devletlerin kendi aralarında yada uluslararası hukuk kişilerince yaptıkları ikili veya çok taraflı antlaşma veya sözleşme şeklinde ortaya çıkan hukuk metinleridir. Kural
olarak bu metinler sadece sözleşme veya antlaşmayı imzalayan devletleri bağlar ve taraf devletler buna uymak zorundadırlar.
hukuku gibi pek çok
uluslararası sözleşme sonradan ulusal kanunlara dahil edilerek ulusal hukuk metin haline de gelmesi mümkündür. Bunda uluslararası sözleşmeye katılan devlet sayısı ve uygulanma sıklığı belirleyici olmaktadır.
devletten devlete değişmeyen evrensel hukuk kuralları vardır ki bu evrensel hukuku oluşturur. Hukukun temel ilkeleri olarak adlandırılan bu kurallar; adalet, kanun önünde eşitlik, inan hayatını kutsallığı vb… bunların önemli bir kısmı uluslararası hukuk ile somutlaştırılmıştır.
Hukuk en temel fonksiyonlarından biri toplum düzeninin sağlanmasıdır. Hukuksuz bir
toplum düzeni düşünülemez. Hukuk bir
yandan hukuk ihlalleri en aza indirmeyi amaçlarken meydana ihlaller
veya uyuşmazlıkların çözümünü sağlamaktadır.
Hukukun diğer bir fonksiyonu toplumsal
barışı sağlamaktır. Bilindiği
gibi toplum zengin-‐ fakir, güçlü zayıf gibi farklı statü ve nitelikteki bireylerden oluşur.
bu farklılıklara rağmen
toplumun barış içinde yaşamaları sağlamaktadır.
sağlamak.
Özgürlük sağlamak.
Kuşkusuz toplumda bireylerin özgürlüğü, diğerlerin özgürlüğünün başladığı bitmektedir. Bireylerin
özgürlüklerinin kapsamı, sınırları yine hukuk tarafından çizilir. Bu anlamda bireyin toplum içindeki özgürlüğünün teminatı
bizzat hukukun kendisidir.
Hukukun en temel fonksiyonlarından diğeri
de toplumda Adaleti
gerçekleştirmektir. Bu fonksiyon hukuktan beklenen nihai amaçtır.
kapsam bakımından adalet, eşitlikten ayrılmaktadır. Eşitlik
haklı veya rasyonel bir neden olmadıkça herkese aynı muamelenin yapılmasıdır. Ancak
bu uygulama her zaman adaleti gerçekleştirmez.
kelime anlamı olarak 1.
Hak ve hukuka uygunluk, hakkı gözetme, doğruluk, türe. 2. Herkese kendine uygun düşeni, kendi hakkı olanı verme. Anlamına
anlamda eşitlik terimini kapsayan daha geniş bir terimdir.
Türleri:
Denkleştirici
Adalet: Denkleştirici adalet,
aynı durumda olan kimselere aynı uygulamanın yapılmasıdır. Eşitlik
ilkesinin bir yansıması olan bu adalet anlayışını ifade eder. Başkasına zarar verenin verdiği zarar oranında tazminat vermesi, suç ve ceza arasında dengenin olması.
Dağıtıcı
(paylaştırıcı) Adalet: Aritmetik değil
kişinin yetenek, imkan ve kusur durumları dikkate alarak orantılı bir eşitlik sağlanmasıdır. Aynı suçu
işlemiş olsalar bile taksir, kasten, ilk defa suç işleyenler, suçun işleniş biçimi gibi durumlara göre farklı uygulamalar yapılmasıdır.
Hakkaniyet
Adaleti:
toplumun tamamına değil çeşitli ölçülere göre ayrılmış gruplara aynı uygulamamanın yapılmasını
gerektir. Bireylerin sahip olduğu özel durum veya şartları göz ardı etmektedir.
hakkaniyet adaleti kişilerin bireysel özelliklerini, özel
durumlarını, somut olayın özelliklerini de
dikkate alınmasını gerektirmektedir. Örneğin
para borcunu zamanında ödemeyenlerin karışılacağı
durumlar denkleştirici adaleti,
kusursuz imkânsızlık nedeniyle borcunu ödemek zorunda olmama dağıtıcı adaleti, hata, hile, tehdit altında yaptığı sözleşmeden doğan borcun ödenmemesi hakkaniyet adaleti ifade etmektedir.
gerçekleşmesi somut olaylarla ve kişsel durumlarla ilgili olduğundan çoğunlukla hukuk kuralları tarafından değil uygulayacılar tarafından
sağlanılmaktadır. Kanunda geçen “haklı sebep”, “olayın özelliklerine göre”
veya “takdir yetkisi” ifadeleriyle atıf yapılmaktadır.
Sosyal Adalet
HUKUK SİSTEMLERİ
dahil olduğu hukuk sisteminin kökeni Roma Hukukuna dayanmaktadır. Roma
hukukunun kuralları Justinianus tarafından “Corpus Juris
hukuk külliyatından toplanmıştır.
???
Hukuk Sisteminin başlıca özellikleri şunlardır: hukuk, Kamu Hukuku ve Özel Hukuk olarak ikiye ayrılır.
dayanmaz. Bu nedenle pek çok devlet tarafından kolayca benimsenmiştir.
esastır.
hukuk ile ilgili kurallar daha ayrıntılıdır.
başlayan ve sonraları başta ABD olmak üzere İngiliz sömürüsü devletler tarafından benimsenmiştir.
vermiş olduğu içtihatlara dayanmaktadır.
HUKUKUN YARDIMCI
DİSİPLİNLERİ
dogmatiği, belirli bir pozitif hukuk düzeni kurallarının, birlik
arz edecek şekilde mantıki bir bütünlük içinde sistematik şekilde mantıklı bir
bütünlük içerisinde sistematik olarak ortaya konulup açıklanmasıdır.
kurallarının nasıl bir gelişim gösterdiğini, yürürlükteki
hukukun eski hukuktan ne
şekilde
doğduğunu ve zaman içinde geçirdiği
aşamaları
belirlemektedir.
felsefesi, hukuku soyut bir kavram olarak inceler. Hukukun temel ve ayırıcı niteliklerini, hukukunun zaman adil ve
iyi olduğu gibi sorulara cevap bulmaya çalışır. Bir anlamda olması gereken hukuku araştırır.
ile diğer toplumsal olgu arasındaki ilişikleri
Hukuk kuralının ne derece toplumsal olguların, ekonomik durum ve şartların ifadesi olduğunu araştır. Bu anlamda hukuk kuralının kalıcı ve etkin olarak yürürlüğe konulmasında kanun koyucuya yardımcı olur.
örnek ver….
uygulamalara inceleyen hukuk
çözümünde uygulanan bir bilim dalıdır.
OLUŞUMU VE KAYNAKLARI
yazılı ve yazısız kaynaklardan oluştuğundan
bahsetmiştik. Bunların ayrıntılılarını ileride
geniş şekilde inceleyeceğiz. Ancak
bunlar içinde kuşkusuz olmaz ise olmazı yazılı hukuk kurallarıdır. Toplumda
mevcut kuralların yazılı haline getirilmesi ise kanunlaştırma olarak
adlandırılmaktadır.
terimi; geniş ve dar anlam olarak iki şekilde tanımlanmaktadır.
halinde kural koyma yani mevcut kuralın yazılı hukuk kuralı hale getirilmesidir. Buna
doktrinde Taknin
de denilmektedir.
kanunlaştırma ise dağınık halde bulunan yazılı ve yazısız bütün hukuk kurallarının sistematik olarak bir şekilde birleştirilmesini ifade
etmektedir.
denilmektedir.
kanunlaştırma toplumun ihtiyacına göre yapılırken, dar anlamda kanunlaştırma özellikle;
hukuk birliğini sağlamak,
sağlamak
hukuk kuralı
akımının ilkelerini hukuk kuralı olarak benimsemektir.
kanunlaştırma hareketleri statik ve dinamik kanunlaştırma olarak
ikiye ayrılmaktadır.
yapma tekniği ile ilgilidir. Toplumun sosyal veya ekonomik yapısında esaslı bir değişikliğe gitmeksizin mevcut kurallar herkesin bilebileceği şekilde birleştirilmektedir.
aksine toplumun sosyal, siyasal ve ekonomik yapısını değiştirme amacı gütmektedir. Doktrinde statik kanunlaştırmaya İngiltere
ve ABD gibi common law kanunlaştırması, dinamik
kanunlaştırmalara ise tazminattan buna Türkiye’de yapılan kanunlaştırmalar örnek
verilmektedir.
doktrinde iki tür kanunlaştırma yönteminden
bahsedilmektedir. Somut olay (hadiseci ya da kazustik) yöntem diğer ise soyut (mücerret) yöntemdir.
olaylar düşünülerek yani ileride ortaya çıkabilecek bütün olay ve uyuşmazlıklar düşünülerek
hukuk kuralı kaleme alınmaktadır. Amaç, hukuk
uygulayıcılarına hakimlere keyfi uygulma diğer bir ifade ile takdir yetkisi tanımadan yapılan kanunlaştırmalşrdır. Buna örnek
olarak 1832 maddelik Çarlık Rusya Kanunun, 1851
maddelik Mecelle örnek verilmektedir.
yöntemde ise aksine olayların ayrıntısına girmeden olayların temel özelliklerine göre genel
bir kural konulmaktadır. Günümüz
Türkiye’deki kanunlar ile modern devlet kanunlarının soyur
yönteme göre hazırlandığı söylemek mümkündür.
Türkiye’de kanunlaştırma hareketleri
tazminat ile başlamıştır. Önceleri imparatorluğunun güçlü
yapısı, İslam hukuku kurallarının uygulanmasını yeterli
kılmaktaydı. Ancak imparatorluğun zayıflamasına
paralel olarak azınlıklardan gelen
aşırı talep ve dönemim küresel güçlerinin siyasi baskısının sonucu Osmanlı İmparatorluğu’nda da yeni
hukuki düzenlemelerin yapılmasına olan
ihtiyaç artmıştır.
kanunlaştırma hareketi ceza hukuk alanında yapılmış ve ilk olarak 1840 tarihli ceza kanunun yürürlüğe konulmuştur. Bunu
1858 ceza knunun ve 1810 tarihli Fransız Ceza Kanunu’ndan alına 1858 tarihli Ceza Kanunu izlemiştir.
tarihinde Ticaret
Kanunu ve 1864 tarihinde Deniz Ticaret Kanunu yürürlüğe konulmuştur. Bunları 1869-‐1876 tarihleri arasında kısım kısım yürürülüğe giren Mecelle izlemiştir. 1879 Hukuk Usulü ve Ceza usul kanunu ve 1876 Kanun_i esasi yürürlüğe konulmuştur.
ilanından sonra ise ikili hukuk sistemine son verilmiş ve yargı birliğine gidilmiştir. Yeni kanun
özellikle medeni kanun hazırlanması için
komisyonlar kurulmuş olsa da sonradan bundan vazgeçilmiş ve dönemin hukuki açıdan ileri devletlerin kanunları aynen iktibas edilmiştir. Bunlardan bazıları;
Almanya
hukuku ise Fransa’dan esinlenilmiştir.
terimi maddi ve şekli kaynak olarak iki anlamda kullanılmaktadır. Hukukun
maddi kaynağı, hukuk kuralının oluşmasına neden olan her türlü toplumsal ve fikri ifade etmektedir.
yönetmelik adını alma durumuyla ilgilidir.
hukuk kuralları, devletin yetkili organlarınca yürürlüğe konulan hukuk kurallarıdır. Bunlar
normlar hiyerarşisine göre sıralanırlar. En üst seviyen itibaren aşağıya doğru; anayasa, uluslararası antlaşmalar,
kanun, KHK, kararname, tüzük, yönetmeliktir.
yapısını, hükümetin şeklini, organlarını, bunların
ilişkileri ve kişilerin temel hak ve hürriyetlerini düzenleyen
kurallar bütününe anayasa denir.
genel olarak yeni bir devletin kurulmasında ya da
bir devletin yapısını yeniden belirlenmesinde yapılmaktadır.
1921 ve 1924 Anayasaları ilk, 1961 ve 1982 Anayasaları ise ikinci gruba örnek teşkil eder.
“asli kurucu iktidar” ya da “tali kurucu iktidar” dediğimiz iktidarlar tarafından yapılmaktadır. Genel
olarak Asli kurucu iktidarlar, yeni bir anayasa yapmak amacıyla yola çıkan, öncekinden bağımsız ve yeni bir anayasa yapan iktidarlardır. Yeni
anayasa eskisinin izlerini taşıyabileceği yani onun devamı
olabileceği gibi ondan tamamen farklı anayasada olabilir. Burada Anayasa metni hazırlanırken toplumun
bütün kesimlerinin katılımının
sağlanması, görüşlerinin alınması
ve halkın onayına sunulması ve evrensel hukuk ilkelerini kapsaması büyük önem taşımaktadır.
yine anayasa belirtilen usullere göre değiştirilmesi ise tali
kurucu iktidar tarafından yapılana anayasa metinleridir.
şu şeklide bir soru sorulabilir: bir hukuk
kuralının, anayasa kuralı olup olmadığını nasıl anlayacağız? Diğer bir ifadeyle bir hukuk kuralı, anayasa kuralı niteliğini nasıl kazacak?
Anayasa terimi “maddi” ve “şekli” olmak üzere iki anlamda kullanıldığından yola
çıkarak cevap verilmektedir.
anlamda anayasa, devletin
temel organlarının kuruluşunu ve işleyişini belirleyen hukuk kurallarına denilmektedir. Bu
anlamda bir kural, içerik itibariyle devletin temel organlarının kuruluşuyla veya işleyişle ilgili
ise bu kuralın anayasa kuralı olduğunu söylemek mümkündür.
anlamda anayasa ise normlar hiyerarşisinin en
üstünde olan yer alan ve yapılması ve değiştirilmesi kanunlardan
farklı olan hukuk kuralları olup, içeriğine bakılmaksızın burada
yer alan bütün kurallar anayasa kuralı sayılmaktadır.
doktrin ve uygulamada “yazılı-‐ yazısız”, “katı(set) – yumuşak”, “çerçeve-‐ayrıntılı” gibi
ayrımlara tabi tutulmaktadır. Genel
olarak anayasalar yazılı olmakla birlikte İngiltere gibi bazı Common Law ülkelerinde yazısız anayasalara da rastlanmaktadır. Yazısız
anayasalar a geleneksel teamülü anayasalar da denilmektedir.
anayasa, normal kanunlara göre daha zor usullerle değiştirilebilen veya
yürürlükten kaldırılabilen anayasalardır.
Yumuşak anayasalar ise tersine kanunlar ile aynı organ ve yöntemlerle değiştirilebilen anayasalardır.
sadece temel konuları düzenleyen, soyut kurallar
koyan ayrıntıları kanuna bırakan anayasalardır. Ayrıntılı
anayasa ise aksine ayrıntılı ve somut kurallar getiren anayasalardır.
TC Anayasa’nın, yazılı,
katı ve ayrıntılı anayasa olduğunu söylemek mümkündür. Aynı zamanda 1982 AY’nın “Anayasanın bağlayıcılığı ve
üstünlüğü” başlık 11. maddesi “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare
kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. Kanunlar
Anayasaya aykırı olamaz” hükmünü taşımaktadır.
için önceden belirlenmiş yöntemlere uygun olarak, yetkili yasama organları tarafından çıkartılan yazılı hukuk kurallarına kanun denilmektedir.
hukuk metninin kanun sayılabilmesi için
şekli ölçütte kanun olması yani yetkili organ tarafından usulüne uygun olarak yürürlüğe konulması yeterlidir. Ancak bir hukuk kuralının tam anlamda kanun sayılabilmesi için
maddi ölçüt anlamında da kanun niteliği taşıması gerekmektedir. Yani
kanunun yazılı, genel, sürekli, objektif ve gayri şahsi olması gerekmektedir.
kanunları 23 Nisan 1923’den itibaren 1’den başlayarak sıralı şekilde 7480 kanun çıkarılmıştır. Ancak 27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonra
tekrar 1’den başlayarak 1 kasım 1961 tarihine kadar gelmiştir. Bu tarihten sonra tekrar 1’den başlayarak günümüze kadar gelmektedir.
5 nolu kanun denildiğinde 3 tane 5 nolu kanun vardır….
yazılı hukuk kurallarıdır. Kanun
çıkarmaya yetkili organ tarafından anayasada öngörülen kurallara göre ve
kanun adı verilen
metin olarak yayımlanması gereklidir.
hukuk kurallarıdır. Herkesi
bağlar ve herkes için sonuç doğurur. Ancak belli kişiler adına kanun çıkarılmasına engel
değildir. Örnek Atatürk’e Soyadı verilmesi kanunu gibi.
girdikten sonra yürürlükten
organlarınca yapılır. 1982 anayasasına
göre kanun yapma görevi TBMM’dedir.
nasıl kullanılacağı anayasanın 88 ve
89. Maddelerinde düzenlenmiştir.
Buna göre kanun teklifi bakanlar kurulu veya milletvekilleri tarafından
yapılmaktadır. Bakanlar kurulundan gelen tekliflere “kanun tasarı”, milletvekillerinden gelenlere
“kanun teklifi” denilmektedir.
ve teklifleri meclis başkanlığına sunulur.
Meclis başkanı, ilgili tasarı veya teklif ilgili meclis komisyonuna havale eder. Burada görüşülen ve komisyonda kabul edilen tasarı ve teklifler
TBMM gündemine gelir.
tasarı veya teklifinin görüşülmesi için mecliste en az meclis üye tamsayısının 1/3’nün hazır olması gerekmektedir. Kanununu
kabul edilebilmesi için toplantıda bulunanların salt
çoğunluğu (yarıdan 1 fazla) evet oyu kullanması yeterlidir. Ancak bu sayı hiç bir zaman meclis üye tamsayısının 1/4’den az olamaz.
edilen kanunların yasalaşabilmesi için
Cumhurbaşkanının onayın gerekmektedir. Cumhurbaşkanı,
önüne gelen kanun metnini 15 gün içinde;
uygun bulur resmi gazetede yayımlanır kanunlaşır.
görüşmek üzere TBMM’e geri gönderebilir. Bu durumda;
kanun metnini aynen kabul ederse 15 gün içinde resmi gazetede yayınlamak zorundadır.
Cumhurbaşkanı
kanunun bir daha görüşmek üzere meclise iade edebilir.
resmi gazete
gün sonra yürürlüğe girer.
antlaşmalar, uluslararası hukukun iki ayrı süjesi (kişisi) arasında bir hukuki ilişkiyi kurmak, değiştirmek ya da ortadan kaldırmak amacıyla yapılan hukuki işlemlere denilmektedir.
104. maddesine göre antlaşmalar Cumhurbaşkanı tarafından
onaylanmak suretiyle bağlayıcılık kazanmaktadır.
Buna göre TC adına yapılan uluslararası antlaşmaların onaylanması,
TBMM tarafından kabul edilen bir kanun ile yapılmaktadır. Bununla
birlikte ekonomik, mali ve teknik ilişikleri düzenleyen ve süresi bir yılı aşmayan antlaşmalar, devlet maliyesine ekonomik külfet getirmemek, kişi hallerine ve TC vatandaşlarının yabancı
ülkelerdeki mülkiyet haklarına dokunmamak şartıyla yayımlanması ile yürürlüğe girmektedir. Bu şekilde yürürlüğe giren antlaşmalar yayımlandıktan iki ay
sonra TBMM sunulmaktadır.
AY’nın 90. maddesine göre “usulüne göre yürürlüğe sokulmuş uluslararası antlaşmalar kanun hükmünde olup bunlara karşı anaysa mahkemesine iptal davası açılamamaktadır.
90(5) maddesine 2004 yılında eklenen fıkrada “……” hükme bağlanmıştır.
uluslararası antlaşmalara TC Anayasası’nın üstünde
bir yer verildiğinden, bunların
normlar hiyerarşisinin en
üstünde olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
vurguladığımız gibi kanun çıkarmak yasamanın görevidir. Ancak devlet işlerinin hızlı görülmesi, alınan kararların hızlı yürürlüğe konulması için yürütmeye ani Bakanlar Kuruluna kanun gücünde yani aynı değerde kural koyna yetkisi tanınmıştır.
tarafından çıkartılacak bu KHK ile
daha önce kanunla konulmuş bir hüküm değiştirileceği gibi
kanun yürürlükten kaldırılabilmekte hatta daha önce
düzenlenmeyen bir kanunda yeni bir düzenleme yapılabilmektedir. 1982 AY’da
iki tür KHK düzenlenmiştir: ii) Olağan KHK
KHK çıkarma yetkisi münhasıran Bakanlar Kuruluna aittir. Ancak bu için TBMM’den çıkartılacak bir yetki
kanunu ile
mümkün bulunmaktadır. Yetki
kanunda; KHK’nin amacı, kapsamı, ilkeleri süresi ve süresi içinde birden fazla KHK çıkartılıp çıkartılmayacağı belirtilir.
BK’nın istifası, düşürülmesi veya yasama yılının sona ermesi belli sure için verilen KHK süresinin sona ermesine neden olmaz.
“konu” ile sınırlandırılmıştır. Buna
göre temel hak ve ödevler, kişi hakları ve ödevleri ile siyasi haklar ve ödevler KHK ile düzenlenememektedir. Yani konut
dokunulmazlığı, haberleşme, seyahat, din, düşünce, siyasi parti kurma, vatandaşlık gibi konular KHK ile düzenlenemez.
BK tarafından oy birliği ile hazırlanır ve Cumhurbaşkanı tarafından
onaylanır ve aksi belirtilmemişse resmi
gazetede yayımlandığı tarihte
yürürlüğe girer.
ve ilgili komisyonlarda ivedikle görüşülür ve
TBMM’nin gündemine gelir. RG’de yayınlandıkları
gün TBMM sunulmayan KHK aynı tarihte, TBMM sunulup da reddedilen KHK resmi gazete yayınlandığı gün
yürürlükten kalkar. Değiştirilerek kabul
edilen KHK ise değişiklik RG’de yayınlandığı gün yürürlüğe girer. Olağan KHK’lerde kanunlar gibi anayasa denetimine tabidirler. ii) Sıkıyönetim (Olağan üstü) KHK
farklıdır. Öncelikle yetki yasasına
ihtiyaç yoktur ve kural olarak Cumhurbaşkanın başkanlığında
BK tarafından çıkartılır.
yayınlanır ve aynı gün TBMM sunulur. Reddedilebilir veya
değiştirilerek kabul edilebilir.
karşı anayasa mahkemesine dava açılamaz. cc) TBMM İç Tüzüğü
Bunlar hakkında da anayasa denetimine
kanunun uygulanmasını göstermek ve
emrettiği usulleri göstermek amacıyla kanuna aykırı olmamak ve
Danıştay’ın incelenmesinde
geçirmek şartıyla BK tarafından çıkartılan genel ve soyut hukuk kurallarıdır.
maddesinde düzenlenmiştir. Buna
göre Tüzük çıkarmak münhasıran BK’na aittir.
uygulanmasını göstermek amacıyla çıkartıldığı için
kanunla düzenlenmeyen bir
konuda tüzük çıkartılamaz.
incelemesinden geçirilmesi şarttır. Danıştay’ın incelemesinden geçen
tüzüğü değiştirerek kabul
edilmesi durumunda yeni metnin Danıştay tarafından yeniden incelenmesi gerekmektedir. Tüzükler Cumhurbaşkanı tarafından
onaylanır ve RG’de yayınlanır. Tüzükler idari işlem olduğundan Danıştay’a dava açılabilir. ee) Yönetmelikler
Başbakanlık, Bakanlık ve kamu tüzel kişilerinin kendi görev alanına giren konunların ve tüzüklerin uygulanmasını göstermek
amacıyla çıkartılan hukuk kurallarıdır.
olduğundan idari yargı denetimine tabidirler.
derece mahkeme Danıştay’dır. ff)
İçtihadı Birleştirme Kararları
içtihadı birleştirme genel kurulu tarafından verilir. Resmi gazetede yayınlanır ve hukuk kurallarının asli yazılı kaynağı haline gelir.
kuralının örf ve adet hukuku kuralı haline gelebilmesi için “süreklilik”, “zorunluluk
inancı” ve “devlet desteği” olmak üzere üç unsurun bir arada olması gerekmektedir.
unsuruna maddi unsuru da denilmektedir. Süre
konusunda somut bir şey yoktur. Ancak ilk uygulamanın ne zaman başladığının bilinmemesi
yeterli olduğu kabul edilmemektedir.
halk arasında bu davranış kuralına uyulması gerektiği yolunda yaygın bir kanaatin bulunmasını ifade etmektedir.
ve zorunluluk inancı bir davranışı örf ve adet kuralı
haline getirir ancak örf ve adet kuralının hukuk kuralına gelebilmesi için hukuki yaptırımla desteklenmesi gerekmektedir.
Devlet desteğinin olup olmadığı kanunlardaki atıflara bakılarak anlaşılır.
ve adet hukuk kuralları genel olarak özel hukuk uygulamasında kaynak
olarak kullanılmaktadır. Suç ce
cezada kanunilik ilkesi gereği ceza hukukunda örf ve adet hukuku kuralı doğrudan kaynak olarak uygulanmaz. Kanun hükümlerinin yorumlanmasında
yardımcı kaynak olabilir.
hükmünü taşımaktadır.
monografler, sistematik eserler, makaleler bb) Mahkeme içtihatları
mahkemesi kararlardır. Diğer mahkemeleri hatta aynı mahkemeyi bağlamaz. Yargıtay ve danıştay daire kararları da mahkemeleri bağlamaz.
kuralları niteliklerine göre emredici,
yetki verici,
ve yorumlayıcı olmak üzere beşe ayrılmaktadır.
kuralları herkes tarafından uyulması zorunlu olan ve aksi kararlaştırılamayan amir
hükümlerdir.
genel olarak kamu düzenini, genel ahlakı, kişi onurunu ve güçsüzleri korumak amacıyla kanuna konulmaktadır.
kamu hukuku alanında rastlamak mümkündür ancak kamu alanında daha çoktur.
kuralın emredici olup olmadığı nasıl anlaşılır? Burada kanunun lafzına bakma gerekir. “mükelleftir”, “evlenemez”,
“hükümsüzdür” “olamaz” gibi emir kipi içeriyorsa kural emredicidir.
yaşını tamamlamayana erken
ve kadının
evlenemeyeceği”
kurala aykırı davranmanın yaptırımı “yokluk” veya “butlandır”. Yani
emredici kurallara aykırı yapılan hukuki işlemler hiç bir zaman geçerli değildir ve geçerlilik kazanamaz. Mahkemece resen dikkate alınır.
ve belli yönde davranış serbestisi getiren kurallardır.
mirasçılara mirası reddetme imanı veren MK 606. Maddesi.
hukuk kuralları, hukuki kavram ve kurumların anlamlarını açıklamak amacı güderler. Söz konusu kavram veya kurumu kanunda yapılan tanım dışında anlamak mümkün değildir.
yeri, bir kimsenin sürekli kalma niyetiyle oturduğu
kurallarıdır.
ilişkide tarafların farklı şekillerde anlaşılmaya uygun irade beyanlarını açıklamaya yarayan kurallara denilmektedir.
başı tabiri aksi kararlaştırmadıysa ayın ilk günü,
ayın ortasında
olarak uygulama alanının
belirlenmesiyle ilgilidir.
uygulanmasında “mülkilik” ve “şahsilik” esaslarıyla birlikte uygulanmaktadır.
mülkilik esası geçerlidir. Zira TCK 9. Maddesi Türkiye’de işlenen suçlar hakkında Türk kanunları uygulanır.
zaman yürürlüğe gireceği ve yürürlükten kalkacağıyla ilgilidir.
Yani hukuk kuralının uygulamaya başlayacağı ve uygulamasının sona
ereceği anın belirlenmesi zaman
bakımından uygulanma alanın konusunu oluşturmaktadır.
gibi AY. ??? maddesi uyarınca kanun yapma yetkisi TBMM’e aittir. Ancak yasama meclisince kanun yapıldığı anda kanun yürürlüğe girmez. Öncelikle Cumhurbaşkanın onayına
ve resmi gazete de yayınlanması gerekmektedir.
kanunların yürürlüğe gireceği tarih metin içerinde gösterilmektedir.
kasım 2001 tarih ve 4721 sayılı medeni kanun’un 1029. Maddesinde medeni kanunun 1 Ocak 2002 tarihide yürürlüğe gireceği belirtilmektedir.
olarak kanunların yürürlüğe gireceği tarih metinde gösterilmemiş olabilir.
Bu durumda kanun; resmi gazete yayınlandıktan 45
gün sonra yürürlüğe girmektedir.
fazla güne sarkması mümkündür. Bu durumda 45 günlük süre son yayın tarihinden itibaren başlamaktadır. Bu
durumda 1322 sayılı kanun m. 4’e yayımın 4 günde bitirilmesi gerekmektedir.
kısmen yürürlükten kalkması mümkündür.
yürürlükten kalkmasında çeşitli ihtimaller mevcuttur.
süresi belirtilmişse, kanun
bu sürenin dolmasıyla başkaca bir işleme gerek kalmadan kendiliğinden yürürlükten
kalkmaktadır.
için uygulanır ve yılın sona ermesiyle yürürlükten kalkmaktadır.
yeni çıkarılan başka bir kanun tarafından açıkça yürürlükten kaldırılmasına ilga
denir.
veya onun üstünde yer alan bir
aittir.
yaptığı kanun ile önceki tarihli bir kanunun ilga edildiğine
açık bir irade beyanı olmaktadır.
olarak yürürlükten kaldırılan kanun veya kanun hükümleri ayrı bir maddede gösterilmektedir. bb) Üstü Kapalı
Yürürlükten Kaldırma (Zımni İlga)
değilde kanun ifadesinden bunun anlaşılması sonucu yapılan ilgadır.
olarak uygulamada
“bu kanuna aykırı olan hükümler yürürlükten kaldırılmıştır” şeklinde
bir ifade kullanılmaktadır. Ancak
bu tür bir ifade kullanılmamış olsa da
yürürlüğe giren
kanunun, kural olarak, kendine aykırı olan kanunları kaldırdığı kabul edilmelidir.
ilganın olmadığı bu tür ilgalarda hangi kanun veya kanun maddelerinin ilga
edildiğinin tespiti oldukça
zordur. Bu durumlarda doktrindeki değerlendirmelere ve
mahkeme içtihatlarına bakmak
gerekecektir.
kapalı ilgadan bahsedilmesi için
mutlaka iki kanun hükmü arasında
olması gerekmektedir.
çelişme sonraki ya da önceki kanunun özel yada genel olmasına göre farklı şekilde çözümlenmektedir.
Önceki ve sonraki kanunun ikisi de genel ise; sonraki kanun uygulanır.
Önceki ve sonraki kanunun her ikisi de özel ise sonraki kanun uygulanır.
Önceki kanun genel sonraki kanun özel ise sonraki kanun hükümleri uygulanır.
Önceki kanun özel sonraki kanun genel ise;
nedeniyle kanun
anayasaya, tüzükler
kanuna aykırı olamaz. Bu açıdan somut norm denetimi bağlamında Anayasa mahkemesi bir kanunun ve bazı hükümlerinin anayasaya
aykırı olduğu gerekçesiyle verdiği
iptal kararı Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihte kanun yürürlükten kalkar.
bu süre 1 yılı aşamaz.
kanunlar yürürlüğe girdikten sonra uygulanır. Kanunların geçmişe yürümesi yani geçmişteki olaylara uygulanması mümkün değildir.
hukuki güvenliğin sağlanmasıdır. Kişi
yapacağı fiilin sonuçlarının ne olacağını bilmeli, sonradan yapılacak değişiklikle hayal
kırıklığına uğramamalıdır.
haklara” (müktesep haklar) dokunulamayacağı yönündeki ilke de
etkilidir. Kanunların geçmişe yürümeme ilkesi kamu hukuku içinde geçerlidir. Ancak sonraki kanun önceki kanunun suç saydığı bir fiili ortadan kaldırıyor ya da hafifletiyorsa fail
yeni kanuna göre cezalandırılır.
kanunlar geçmişe yürümez. Yargılamamın geri
HUKUK KURALLARININ ANLAM BAKIMINDAN UYGULANMASI
kasıt, kanun koyucunun düşüncesinin içeriğinin
açıklanması anlaşılmaktadır.
hukuk kuralları değil örf ve adet hukuk kuralı da yoruma
nasıl yorumlayacaktır?
metotları bulunmaktadır.
organlarını bağlar. Ne 1961 ne de
1982 AY yasama yorumu benimsenmemiştir. Bu
nedenle Türk hukukunda yasama yorumu kurumu bulunmamaktadır.
hazırlarken belirtmek istediği amaç dikkate
koyucu kanun yaparken kendi döneminin gerçeklerini gözeterek
kanun yapmaktadır. Ancak
toplum değişmektedir. Dolayısıyla kanun
yorumlanırken günümüz gerçekleri dikkate alınarak yorum yapılmalıdır.
Hukuk Başlangıcı Test 2 başlıklı yazı da ilginizi çekebilir!
Hukuk Başlangıcı Test 1 başlıklı yazı da ilginizi çekebilir!
Hukuk Başlangıcı Pratik Sorular ve Cevapları konumuzdan faydalanabilirsiniz
Hukuk Başlangıcı
Dersin Amacı |
Bu dersin amacı, öğrencilere hukukun temel kavram ve kurumlarını tanıtmaktır. Bu derste öğrencilere, hukuk öğrenimleri boyunca görecekleri derslere ilişkin temel ve genel bilgiler verilmekte; öğrencilerin bundan sonraki dönemlerde alacakları hukuk derslerinin, alt yapısı hazırlanmaya çalışılmaktadır. |
Dersin Öğrenme Kazanımları |
1 Hukuk kavramlarını açıklayabilme. 2 Hukuk kurallarını yorumlayabilme. 3 Hukuk dallarını ayırt edebilme. 4 Hukukçu kimliğini tanımlayabilme. 5 Uyuşmazlıkların çözümü için hukuk kurallarını uygulayabilme. 6 Temel kavramlara, kurumlara, kurallar, kaynaklara hâkimiyeti sağlayabilme. 7 Hukuku, hukuk sistemini, yargılama teşkilatını tanımlayabilme. |