Uluslararası Sorumluluk

VI.          ULUSLARARASI SORUMLULUK
            Devlet düzeyinde verilmiş olan bir zararın tazminini sağlayan kuruma uluslararası sorumluluk denir. Uluslararası sorumluluk ileri sürülmesi yoluyla, devletin verdiği bir zararın UA düzeyde giderilmesi sağlanır.
Uluslararası Sorumluluğun Şartları:
·       Uluslararası hukuka aykırı bir eylem veya sonuçlarına uluslararası sorumluluk yüklenen ancak özde UA hukuka uygun bir eylemin varlığı
·       Eylem sonucu bir ZARAR meydana gelmesi
·       İlliyet bağı ( zarar ile sorumlu UA hukuk kişisi arasında)
·       Uluslararası sorumluluğu ortadan kaldıran nedenlerin yokluğu
A.
ULUSLARARASI HUKUKA AYKIRI EYLEM
Kusursuz Sorumluluk Kavramı: Bir faaliyetten yarar sağlayan kişi, bunun risklerine de katlanmalıdır fikrinden doğmuştur.
3 türdür:
1) Nükleer enerjinin kullanımından doğan zarar
2) Denizlerin hidrokarbürlerle kirletilmesi
3) Uzay araçlarının neden olduğu zararlar

 

Kusur Sorumluluğu Kavramı:
Uluslararası sorumluluk doğabilmesi için uluslararası hukuka aykırı olan bir eylemin kusurlu olarak işlenmesi  gerekir. Gerekli olan özen yükümlülüğünün  gerçekleşmemesi de bu sorumluluğa dahildir.

 

            UA hukuk tarafından yasaklanmış eylemlerdir. Bu eylemler aktif eylemler olabileceği gibi bazen de UA hukukun yapmayı emrettiği şeylerin yapılmaması, belli tedbirlerin alınmaması gibi pasif eylemler de sorumluluk doğurabilir. Ayrıca devletlerin yasama yürütme ve yargı faaliyetlerinden de sorumluluk doğması mümkündür.

            Ağırlaştırılmış sorumluluk kavramı: Ağırlaştırılmış sorumluluk; bir devletin UA hukukun emredici hükümlerinden birini (UA hukukun buyruk – emredici – kuralı olan jus cogensi) ağır bir biçimde ihlal etmesi sonucunda doğar. Ağırlaştırılmış sorumluluk hallerinde artık olayda 3. devletlerin de söz hakkı doğar. Şöyle ki:
normal sorumluluk halinde; yalnızca zarar gören devlet UA sorumluluk öne sürer ve bununla birlikte 1) son verme, 2) garanti verme, veya 3) zarar giderimi isteyebilir. Ancak ağırlaştırılmış sorumluluk halinde 3. bir devlet; zarar gören lehine bunu isteyebilir. Örneğin kuvvet kullanma, ağırlaştırılmış sorumluluktur.
B.   BİR ZARARIN VARLIĞI
            Uluslararası hukuk kişisinin, UA hukukla korunmuş olan bir hakkına veya çıkarına zarar gelmesi gerekmektedir. Şimdi bu zarar kısmını biraz açalım.
1.     Doğrudan Zarar – Dolaylı Zarar: Doğrudan zarar, devletin araçsız olarak uğradığı zarardır. Dolaylı zarar ise vatandaşlarının uğradığı zarar sebebiyle devletin uğradığı kabul edilen zarardır.
2.     Maddi Zarar Manevi Zarar: Açıklamıyorum bile…
3.     Asli Zarar – Tali Zarar: Asli zarar, UA hukuka aykırı eylem sonucu doğrudan uğranılan zarardır, ancak tali zarar ise asli zarar sebebiyle uğranılan zarardır. Örnek: Gemim battı insan öldü bu asli zarar ancak bu olay sebebiyle dolar yükseldi borsada hissem düştü bu talidir. Bu ayrımda UA HUKUK YALNIZCA ASLİ ZARARI TAZMİN ETTİRİR TALİYE BAKMAYIZ!
_______________________________________________________________________________
            Diplomatik Koruma başlığını burada işlemek istiyorum.
            Diplomatik Koruma: Bir devletin yurttaşlarının – tüzel kişiler de buna dahil – yabancı bir devletçe zarara
uğratılması durumunda biz bu zarara DOLAYLI ZARAR diyorduk. Yani devlet değil kişi zarar gördü aslında. Devlet, bu yurttaşının zararının giderilmesini istiyorsa; zarar gören kişiyi diplomatik korumasına almalıdır. Örneğin mavi
marmara’da ölenlerin ailesinin devlet diplomatik korumaya alıp sorumluluk ileri sürdü.
            Diplomatik korumanın şartları vardır, bunlar 2 tanedir: 1) Zarar görenin uyrukluğu: Gerçek kişi ise, ua hukuka aykırı fiilin gerçekleştiği anda o devletin vatandaşı olmalı (birden çok vatandaşlık bağı varsa daha sıkı olan ülkenin vatandaşlığı esastır onun diplomatik korumasına alınmalıdır); tüzel kişi ise o ülkenin kanunlarına göre o ülkede kurulmuş bulunmalıdır. 2) İç başvurma yollarının tüketilmesidir: yani zarar gören kişi, gidip karşı devletin iç hukuk mekanizmasını işleterek zararını tazmin etmeye çalışmalıdır. Önce bunu yapıcak, olmazsa gelecek devletinden kendini diplomatik koruma altına almasını isteyecek. Bunun istisnası şudur,
eğer zarar veren ülkenin iç hukukunda bu şekilde bir yabancının başvurabileceği bir hukuki imkan yoksa veyahut etkin olmadığı – sonuç vermediği aşikarsa, iç başvuru yolları tüketilmeksizin diplomatik koruma altına alınabilir.
            *** Diplomatik koruma, bir yükümlülük değil bir haktır. Devlet ister alır ister almaz.
C.   İLLİYET BAĞI ( Atfedilebilirlik)
            İlliyet bağı ile ilgili 2 nokta önemlidir ve bunu ikiye ayırmak gerekir. 1) Eylem ve zarar arası illiyet bağı olmalıdır. Bu zaten banko olmalı bunu tartışmıyoruz. 2) EYLEMLE İLE UA HUKUK KİŞİSİ ARASI
BAĞLANTI OLMALIDIR YANİ ZARAR DOĞURUCU FİİL BİR DEVLETE ATFEDİLEBİLMELİDİR.
            Bir devletin yasama – yürütme – yargı faaliyetleri devlete atfedilebilir bu kolaydır. Ancak kişi tarafından yapılan eylemlerde atfedilebilirlik tartışmalıdır. Gerçek kişilerin eyleminden sorumluluk için KİŞİNİN KAMU AJANI OLMASI GEREKİR.
            De jure kamu ajanı: hukuken devlete bağlı olan kişidir. Örneğin polis, asker gibi.. yani memur.
            De jure kamu ajanında, görev sebebiyle yapılan yetki aşımlarında devlet sorumludur, görev dışı yetki aşımlarında ise devlet sorumlu değildir. Örneğin; polis gider birini vurursa biz bu adama devlet silah vermiş der sorumlu tutabiliriz ancak itfaiyeci gidip de adam vurursa bundan devlet sorumlu değil.
            De facto kamu ajanı: hukuken devlete bağlı olmayan ancak devletin talimatıyla iş yapan ve devlet adına hareket eden kişilerdir. (Bu parantezin içini sadece yeri gelirse yazın kağıda: hatta bazen, bir gerçek kişinin eylemine karşılık devletin tepkisiz kalması, o kişiyi sahiplenmesi, yargılamaması, affetmesi gibi durumlar; o kişinin yaptığı eylemin devlet tarafından sahiplenildiği anlamına gelebilir ve bu sebepten bu alakasız kişilerin de facto kamu ajanı sayılması mümkün olabilir. Örneğin İran’da Amerikan konsolosluğu saldırısında İran, öğrencileri affetti, yargılamadı ve de facto kamu ajanı oldular
D.   SORUMLULUĞU ORTADAN KALDIRAN HALLERİN OLMAMASI
·        Zarar görenin bu zararı kabul etmesi, sorumluluğu ortadan kaldırır. Ancak jus cogense aykırı bir durumda rıza geçersizdir.
·       Zarar görenin, durumun yaratılmasında bir kusuru varsa.
·       Meşru savunma durumunun varlığı. (Zararla karşılık – birazdan göreceğiz – meşru savunma sayılır)
·       Zorlayıcı neden: Öngörülemeyen veya karşı konulamayan ve zarara neden olan, kişinin iradesi dışındaki olaydır. Bu durumda sorumluluk yoktur.
·       Zaruret hali: Koşulların, bir UA hukuk kişisinin yükümlülüklerini yerine getirmesini çok ağır ya da olanaksız kıldığı durumlardır. Sorumluluğu ortadan kaldırır.
ULUSLARARASI SORUMLULUĞUN HUKUKSAL ETKİLERİ
            Burada UA sorumluluk öne sürülünce ne oluyor, sonuç ne sorusunun cevabını vermek istiyorum. Devlet bu yolla karşı taraftan eski duruma getirme ve/veyahut zarar giderim yani TAZMİNAT ister. Tazminat maddi de olabilir manevi de olabilir.
            Örneğin adam sınır ihlali yaptı, veyahut ilişkiler gerildi diye boğazlarının girişine mayın döşedi. Burada eski duruma getirme; bu mayınları kaldırmadır. Oradan gemiler geçemedi, ticaret yapamadı bu durum ise zarar giderim yani tazminat konusudur.
VII.        DEVLETLERİN ULUSLARARASI İLİŞKİLERİ VE FAALİYETLERİ
            Önemli: Devletin UA ilişkileri, konsolosluk faaliyetleri, diplomatik misyon faaliyetleri ile ilgili aşağıda anlatılan şeyler ile ilgili birkaç sözleşme vardır. Ancak bu sözleşmeler, zaten teamül kuralı olmuş UA hukuk kurallarının yazıya dökülmüş halidir. Büyükelçiler, diplomatik misyon, konsoloslar ile ilgili her şey teamül. Hiçbir devlet ben X anlaşmasına taraf değilim diyemez çünkü dünyadaki her devlet teamülle bağlıdır.
            Devletler, diplomasi ilişkilerini kendilerini temsil etmeye yetkili kıldıkları kişiler aracılığıyla yürütürler. Bu kişiler, merkezdeki yetkililer ve diplomasi temsilcileri olarak 2’ye ayrılır. Merkezdeki yetkililer; 1) devlet başkanı, 2)
hükümet başkanı, 3) dışişleri bakanı, 4) temsil yetkisine otomatikman haiz olan diğer uzman ve kamu kurumu yetkilileri (sadece kendi alanındaki konularda). Bu 4 başlıktaki kişiler herhangi bir yetki belgesine ihtiyaç duymaksızın devletlerini UA düzeyde temsil edebiliyor.
A.   DİPLOMASİ TEMSİLCİLERİ+GÖREVLERİ(KONSOLOSLUK BAŞKA BU BAŞKA
            Diplomasi temsilcileri, bütün diplomatik personeli kapsar; büyükelçi=diplomatik misyon şefi, büyükelçi, başkatip, 2. 3. Katipler, ateaşe vs. hepsi diplomatik temsilcidir. Bunların görevi; 2 devlet arası ilişki geliştirmek, devleti kabul eden devlette temsil etmek, devlet adına görüşme yapmak, devletin yurttaşlarının ua hukukta tanınan hak ve çıkarlarını korumak, yasal yollar çerçevesinde kabul eden devlet hakkında bilgi toplamak – değerlendirme yapmak.
            Diplomatik temsilcinin (büyükelçinin) göreve başlaması: Gönderen devlet tarafından karşı tarafa bir bildirim yapılır ve büyükelçi o ülkeye gider. Gönderen ülkenin devlet başkanı tarafından kendisine bir güven mektubu verilir, karşı taraf da agrement(kabul) verir ve göreve başlar. Gönderildiği devletin agrement vermesi zorunlu değildir. İstemezse vermez, görevine başlayamaz. Bunun için gerekçe bile gerekmez. Devletin mutlak hakkıdır gelen büyükelçiyi istemezse kabul etmez.
            Gönderen devletin –diplomasi temsilcilerinin – yükümlülükleri: 1) kabul eden devletin yasalarına ve düzenlemelerine uymak, 2) içişlerine karışmamak, 3) diplomasi temsilcilerinin mesleki veyahut ticari faaliyette bulunması yasaktır.
            Kabul eden devletin yükümlülükleri: Genel kuralımız şu, kabul eden devlet, diplomatik misyonun çalışmasını engelleyici, kesintiye uğratıcı HİÇ BİR ŞEYİ HİÇ BİR KOŞULDA YAPAMAZ. 1) Diplomasi temsilcilerinin ve bunların ailelerinin dokunulmazlığı: Kişi dokunulmazlığı, konut dokunulmazlığı (çok önemli), yargı dokunulmazlığı, araç dokunulmazlığı, vergi ayrıcalığı, gümrük ayrıcalığı. 2) diplomatik misyonun dokunulmazlıkları: elçilik binasının dokunulmazlığı, seyahat özgürlüğü, arşiv dokunulmazlığı, elçiliğin vergi – gümrük ayrıcalığı, haberleşme serbestliği
B.   DİPLOMASİ TEMSİLCİLERİNİN GÖREVİNİN SON BULMASI
            1)Diplomatik temsilcinin geri çekilmesi
            2)Diplomatik temsilcinin görev süresinin sona erdirilmesi
            3) Persona non grata (İstenmeyen kişi) İlanı: Kabul eden devlet, belli yükümlülükler altındadır ancak bunun yanında teamülden doğan ve devletin toprakları üzerindeki egemenliğinden kaynaklanan bir hakkı daha vardır. Devlet isterse bir kişiyi PERSONA NON GRATA yani İSTENMEYEN KİŞİ olarak ilan edip ülkesini terk etmesini isteyebilir. UA hukuka uygun bir persona non grata için; 1) ülkeyi terk etmek için makul süre verilmeli 24- 48 saat civarı uygundur mesela tabi duruma göre. 2) makul süre bitene kadar kabul eden devlet; bütün yükümlülüklerini yerine getirmeye devam etmelidir.
            C. KONSOLOSLUK FAALİYETLERİ
            Bir devletin, yabancı bir devlet ülkesinde  yerleşmiş olan çıkarlarını veya yurttaşlarının çıkarlarını; bulunduğu
devlet makamları nezdinde korumakla; yurttaşlarına o ülkede yardımcı olmakla ve onların gereksindiği bazı yönetsel ve yargısal görevleri yerine getirmekle görevli resmi organıdır.
·       Gönderen devletin çıkarını korur kollar
·       Yurttaşların çıkarını korur ve onlara yardım eder.
·       Noterlik görevi yapar, kişisel statüye ilişkin kimi işleri yerine getirir örneğin askerlik
·       Pasaport, gezi belgesi ve vize vermek
            EXEQUATOR BELGESİ (BUYRULTU): Bir konsolos, atandığı ülkeye gider ve o ülkeye, kendi devlet başkanından aldığı görev yazısını götürür. Bununla o ülkenin devlet başkanına gider. O devletin başkanı da kendisine exequator belgesi vererek; ülkesinde konsolosluk faaliyeti yapması için izin vermiş olur. Exequator (buyrultu) denirse bunu bilmek gerek.
            Konsolosların görevinin sona erme halleri:
1) Son vermeye dair yazılı bildirimle görevden alma, 2) görev süresi dolması, 3) devletin vermiş olduğu exequator’u ( buyrultu) geri alması, 4) PERSONA NON GRATA İLANI (büyükelçide olduğu gibi)
            Konsolosluğun hakları: Yargı dokunulmazlığı, kişi dokunulmazlığı, vergi ve gümrük ayrıcalıkları, ulusal
bayrak kullanma hakkı, seyahat özgürlüğü, haberleşme özgürlüğü vs vs.
C.   DİPLOMATİK TEMSİLCİ VE KONSOLOSLARIN YARGI DOKUNULMAZLIĞI
            Diplomatik misyon görevlilerinde ve ailesinde (Büyükelçi + Diğer Görevliler Katip vs):
            Diplomatik misyon görevlileri ve ailelerinin CEZA DAVALARINDA TAM YARGI BAĞIŞIKLIĞI VAR. Bunlar YARGILANAMAZ. ÖZEL HUKUK DAVALARINDA DA KURAL OLARAK YARGILANAMAZLAR ANCAK 3 İSTİSNAİ DURUMDA HUKUK DAVASI YARGILAMASI YAPILABİLİR: 1) Özel gayrimenkullere ilişkin dava (büyükelçinin konutu dışında başka gayrimenkullere ilişkin dava oluyor bu), 2) Miras davaları, 3) Büyükelçinin görevine girmeyen bir ticari faaliyet yürütmesi halinde (veya ailesinin), ticari davalarda yargılama yapılabilir.
            Konsoloslarda: Konsolos veya ailesi hakkında CEZA DAVASI ANCAK AĞIR SUÇ HALLERİNDE YÜRÜTÜLEBİLİR (10 sene ve üzeri cezalı suç gibi düşün), Konsolosun ifade verme yükümlülüğü var. Tanık olma
yükümlülüğü var. ÖZEL HUKUK DAVALARINDA İSE KİŞİ – KONUT DOKUNULMAZLIĞI İHLAL EDİLMEDİĞİ MÜDDETÇE BAĞIŞIKLIK YOKTUR. Yani Hukuk davaları bu kişiler aleyhine açılabilir – yürütülebilir.
VIII.     ULUSLARARASI SUÇLAR (Kaynağını doğrudan UA hukuktan alan suçlardır)
A.   DENİZ HAYDUTLUĞU
            Belirleyici özellikleri: 1) eylemin açık deniz veya hiçbir devletin egemenliğine girmeyen yerler gibi alanlarda yapılması gerek, 2) eylemin gerek kişilere gerek mallara karşı gerçekleştirilen bir yasadışı şiddet eylemi oluşturması gerek, 3) Eylemin özel (devlete bağı olmayan) bir gemi tarafından gerçekleşmesi gerek, 4) Birden fazla gemi üzerinde haydutluk – hırsızlık gerçekleşmeli, 5) Eylem kişisel amaçla gerçekleşmeli (korsanlıktan bu noktada ayrılır, korsanlık devlete bağlı olarak yapılıyor. Düşman gemilere saldırı hakkı ve ondan ganimet alma yetkisi veriliyor. Deniz haydutluğu direkt özel!
            Deniz haydutluğu söz konusu olduğunda; bir devletin savaş gemileri ya da kamu gücü kullanmaya yetkili diğer gemileri; deniz haydutluğundan şüphelendikleri gemileri durdurma ve denetleme yetkisine sahiptir. Her devletin bu tür gemileri; deniz haydutluğu yaptığı saptanılan gemilere ve gaspedilen mallara ELKOYMA ve eylemi gerçekleştirenleri yakalayarak ulusal yargı organları önüne çıkarma yetkisi bulunmaktadır.
B.   SOYKIRIM
            Soykırım suçunda amaç; ulus, din, soy ya da ırk özellikleri üzerine oluşan bir grubun tamamen ya da kısmen yok edilmesidir. Özel kast gerekir, grubu kısmen veya tamamen yok etmek amacı ile fiilin işlenmesi gerekir. Soykırım suçu işleyen bireylerin yargılanması ve cezalandırılması ilke olarak suçun işlendiği ülke devletinin yetkisine girmektedir. Sonrasında ise eğer şartları varsa uluslararası ceza mahkemesinde yargılama mümkündür.
            Ek bilgi; soykırım suçu, 1948 yılında bir Soykırımın Önlenmesi Andlaşması ile geliyor.
C.   SALDIRI SUÇU YA DA BARIŞA KARŞI SUÇ
            Bu suç, BM 2/4’te düzenlenen kuvvet kullanma yasağının ihlali ile işlenir. Kuvvet kullanma hakkı bulunmazken başka bir devlete saldıran, ona karşı kuvvet kullanan kişiler bu suçu işler. Nüremberg UA Askeri Mahkemesini kuran Londra Andlaşmasının eki olan Mahkeme Statüsünün 6. maddesinde kabul edilmiş bulunmaktadır.
D.   İNSANLIĞA KARŞI SUÇ
            Savaş öncesi veya savaş sırasında sivil halkın kasıtlı olarak topluca öldürülmesi, yok edilmesi, köle olarak kullanılması, sürülmesi, ırza geçme, hapsetme veya öteki insanlık dışı muamelelerdir.
E.   SAVAŞ SUÇU
            Savaş sırasında insancıl hukuk kurallarının ağır derecede ihlali ve UA silahlı çatışmalara uygulanan andlaşmaların ve teamüllerin ağır ihlali, savaş suçunu oluşturur. Kasten öldürme, kötü muamele ya da sivil halkın ya da işgal altındaki sivil halkın sürgünü, rehinelerin öldürülmesi, kamu yada özel mülkiyetin yağmalanması, askeri gereklilik olmadan yerleşim yerlerinin örneğin kasaba ve köylerin yok edilmesi yakılması bu suçu oluşturur. İnsanlığa karşı suçtan farkı, insanlığa karşı suçta öldürme, kötü muamele sürgün vs daha TOPLUCA olmalıdır. Savaş suçunda bunlar daha münferittir.
F.    ULUSLARARASI CEZA YARGISI
1.      Öncü Uygulama (Nüremberg ve Tokyo UA Askeri Mahkemeleri
            İkinci Dünya Savaşı sırasındaki suçları yargılamak için kurulmuşlardır. Burada detay gereksiz.
2.      Günümüz Yerel Uygulaması (Eski Yugoslavya ve Ruanda UA Ceza Mahkemeleri)
3.     Günümüz Evrensel Uygulaması (Uluslararası Ceza Mahkemesi)
            Kişiler bakımından yetkisi gerçek kişileri kapsar ve Devlet Başkanı, Hükümet Başkanı veya Hükümet üyesi olmak veya başka bir resmi görev; mahkemenin yetkisini kaldırmaz. Suçlar bakımından yetkisi soykırım, insanlığa karşı suç, savaş suçu ve saldırı suçunu (barışa karşı suç) kapsamaktadır. Yer bakımından yetkisi evrenseldir. Tüm dünyada işlenecek suçlar yargılanabilir. Zaman bakımından ise ileriye etkilidir.
            Mahkemenin yargı yetkisinin tanınması gerekir. UA Ceza mahkemesi statüsü vardır ve bunu imzalamış olan devletler, yargı yetkisini tanımış olurlar. Yine yargı yetkisini tanıyan devletler, bir suç işlenmesi durumunda mahkemeye başvurabilirler. Mahkeme prosedürü 3 türlü harekete geçebilir. 1) Devlet başvurabilir, 2) BM Güvenlik Konseyi başvurabilir, 3) savcılık re’sen soruşturma başlatabilir.
            Ne bis in dem ilkesi gereğince; bir suçtan 2 kez yargılama olamayacağı için; bir kişi ua hukuk veya iç hukuktan birinde yargılanmışsa, diğerinde yeniden yargılama yapılamaz. UA ceza mahkemesi harekete ancak, yerel mahkemeden sonuç alınamıyorsa girmektedir, ancak o ülkede yerel mahkeme o kişiyi yargılayamıyorsa, yargılama
etkin değilse; yerel mahkemenin sonucu beklenmeden de UA ceza mahkemesi soruşturmayı başlatabilir.
IX.           SİLAHLI ÇATIŞMALAR HUKUKU (İNSANCIL HUKUK)
            1949 Cenevre Sözleşmesi (dar anlamda insancıl hukuk): Oluşturulan uluslararası hukuk kurallarının özellikle çatışmalara katılmayan sivil kişiler ile silahlı çatışma dışı kalmış tutsaklar gibi asker kişilerin korunmasına ilişkin hükümler içerir.
            1899 ve 1907 La Haye Sözleşmeleri (dar anlamda savaş hukuku): Silahlı çatışmalarda askeri harekatın yürütülmesine ve çatışanların hak ve yükümlülüklerine ilişkin hükümler içerir. Bu sözleşmeler hem savaş öncesi hukuk JUS AN BELLUM; hem de savaş başladıktan sonra yürütülüşünü düzenleyen JUS İN BELLO’ya ilişkin
hükümler içerir.
A.   İNSANCIL HUKUKUN KAYNAKLARI
1.      Başlıca Andlaşmalar: Savaş hukukunu düzenleyen andlaşma La Haye Sözleşmeleridir bunu yukarıda söylemiştik. Cenevre sözleşmesi ise 1949’daki hali + Ek 2 protokolden oluşur. 1. Protokol: UA silahlı çatışmalarda mağdurların korunması, 2. Protokol: UA olmayan silahlı çatışmalarda mağdurların korunması.
2.      Teamül Hukuku: Andlaşmalardan doğan boşluk olursa teamülle doldurulacaktır.
3.      Hukuk Genel İlkeleri: Hukuk genel ilkeleri, yüksek medeniyetlerin kendi iç hukuklarında kabul ettiği ortak hukuk değerlerini içeren kurallardır; kurallar yetersiz kalırsa buna bakılacaktır. Bu kurala Mortens Kaydı diyoruz.
4.     Yardımcı Kaynaklar:
B.   SİLAHLI ÇATIŞMALAR
1.     Uluslararası Silahlı Çatışmalar
            Tarafların savaş ilanına gerek olmadığı gibi, birinin diğerinin ülkesini işgali durumunda her halükarda 1949 Cenevre Sözleşmesi 2. Maddenin kapsadığı insancıl hukuk kuralları geçerlidir. Devlet – devlet arası veyahut devlet – ulusal kurtuluş harekatı arasında yapılan silahlı çatışmalardır. Burada 1949 sözleşmesi her halükarda uygulanacak + La Haye de savaş için uygulanacak. Cenevre Sözleşmesi ek protokollere gelirsek; normalde asgari olarak 1. Protokol uygulanır ancak ülkenin bir bölümünde ayaklanmış, silahlanmış ve yönetimi ele geçirmiş bir grup ile devlet savaşıyorsa artık Cenevre ek 2. Protokol uygulama alanı bulur.
2.     Uluslararasılaşmış Silahlı Çatışmalar
            Temelinde Ua nitelik taşımayan bir iç çatışmanın zaman içinde bir UA niteliğe bürünmesidir. Örneğin Suriye’deki duruma uluslararasılaşmış dememiz bence olabilir. Temel kurallarımız şunlardır (Bu kurallar UA silahlı çatışmada da geçerli):
·       Silahlı çatışma dışı kalmış, katılmamış kişilere saygı gösterilmesi
·       Savaş esirlerine saygı gösterilmesi ve gereksiz acı çektirilmemesi gerekli
·       Savaşta hainlik yapılmaz.
·       Üniforma ile aldatmak yasaktır.
·       Yakıcı silahlarla çevreye zarar verilmesi yasaktır.
3.     Uluslararası Olmayan Silahlı Çatışmalar
            1949 Cenevre sözleşmesinin ortak 3. Madde hükmü ile uluslararası olmayan silahlı iç çatışmalara çeşitli insancıl hukuk kurallarının uygulanmasını öngörmektedir. Cenevre ek 2. Protokolün 1. Maddesi tümüyle UA olmayan silahlı çatışmalara uygulanır. 1949 Cenevre ortak 3. madde şartları:
·       Silahlı bir örgütün varlığı
·       Bu örgütte hiyerarşi olması, emir komuta zinciri olması
·       Devamlılık arz etmesi.
            Yani burada diyor ki, 3 adam eline silah alıp devlete karşı savaşırsa bunu biz değerlendirmeyiz. Ben 3 kişi silah alıp asker vurmaya başlarsam bu iç hukukun konusudur, ben kamu görevlisi öldürüyorum sayılır. UA olmayan silahlı çatışma sayılmaz. UA olmayan silahlı çatışma sayılması için bu yukarıdaki 3 şart gerekir.
            Yanibirçok devlet, sözleşmelerin uygulanacağı UA olmayan silahlı çatışmaların hükümet kuvvetleri ile başkaldıran herhangi bir küçük grup arasındaki düşük yoğunluklu ve düzensiz silahlı çatışmaları değil, tarafları gerçekten karşı karşıya getiren gerçek iç savaşlar olması gerekir.
            Tanıma ile bu konuyu birleştirirsek; asi, ayaklanan, muharip (savaşan) ve ulusal kurtuluş örgütü statüleri vardı. Ulusal kurtuluş örgütü uluslararası silahlı çatışma sayılıyor; muharip ve ayaklanan uluslararası olmayan silahlı çatışma sayılıyor; asi ise önceden dediğimiz gibi iç hukuk konusu oluyor.
X.               ULUSLARARASI DENİZ HUKUKU
A.   GENEL OLARAK
            Başka denizlerle bağlantısı olan, tuzlu su alanına uluslararası hukukta DENİZ denir. Bu bağlamda mesela Hazar Denizi UA hukuka göre deniz değildir.
            Açık denizlerde deniz ulaşımında serbestlik ilkesi benimsenmiştir. Denizde hareket etme imkanına sahip pek küçük olmayan her türlü tekneye de gemi denir. Gemiler 2’ye ayrılmaktadır.
·       Ticaret gemisi: deniz taşımacılığında kullanılan gemilerdir. Devlete bağlı ticaret gemileri de olabilir. Devlete ait olsa da ticari faaliyette kullanılıyorsa ticaret gemisidir.
·       Devlet gemisi, kamu gücüne haiz ve kamu hizmeti gören gemilerdir. Savaş gemileridir. Bir geminin savaş gemisi olabilmesi için: 1) silahlı kuvvetlere ait olma ve dış işaretlerini taşıma, 2) adı subaylar listesinde yer alan bir deniz subayının komutasında olma, 3) mürettebatın askeri disipline bağlı olması gerekir.
B.   ADALAR
            Ada: BM Deniz Hukuku Sözleşmesi 121/1’e göre bir ada, suların en yüksek olduğu zamanda dahi sürekli olarak açıkta kalan, etrafı sularla çevrili ve DOĞAL yolla oluşmuş bir kara parçasıdır. Ayrıca bu adanın, UA hukukta verilen bütün haklara sahip olabilmesi için yaşamaya elverişli olması gerek. 2 koca kaya var diye biz bunlara ekonomik bölge falan vermiyoruz. Yoksa Yunanlar bütün egeyi alırlardı balık bile tutamazdık.
C.   TAKIMADALAR
            Takımada, birbiriyle sıkı bağlar içinde bulunan; coğrafi, ekonomik ve siyasal bir bütün oluşturan ya da tarihsel olarak böyle kabul edilen adalardır. Takımada devleti sayılabilmek için hiçbir kara ülkesine sahip olmamak gerekir. Örneğin Endonezya, Japonya, Maldivler takımada olarak kabul edilir.
D.   DEVLETİN ÜLKESİNİN BİR PARÇASINI OLUŞTURAN DENİZ ALANLARI
1.     İçsular
            Sular en alçak olduğu zaman, devletin kara ülkesinin en uç noktalarının düz çizgilerle birleştirilmesi sonucunda ESAS ÇİZGİYİ BULURUZ. Esas çizginin, devlete doğru, yani iç kısmında kalan sulara İÇSULAR denir.
            İç sularda devletin komple egemenliği kabul edilir yani devletin tamamen yetki alanındadır. Kıyı devleti bu sularda tam yetkili olup, isterse limanlarını kapar kimseyi almaz. Ancak dünyadaki genel teamül, ticareti engellemenin yasak olduğu yönündedir. Yabancı gemiler kural olarak, içsularda kıyı devletinin koyduğu bütün kurallara uymak durumundadırlar.
            İÇSULARDA GERÇEKLEŞEN Cezai olaylarda ve hukuk davalarında yetki kıyı devletinindir; yalnızca mürettebat arasındaki özel hukuk problemleri bayrak devletinin yetkisindedir. Bunun dışında kıyı devleti içsularda tam yargı yetkisine sahiptir. Savaş gemileri ise bildiğimiz gibi yargı bağışıklığına sahiptir bütün yargılama faaliyeti bayrak devletine ait olmaktadır. Sadece mürettebat kıyıya çıkınca, görev dışı işleyeceği suçlar kıyı devletinde yargılanır.
2.     KARASULARI
            Bir kıyı devletinin kara ülkesini çevreleyen ve UA hukuka uygun olarak açıklara doğru belirli bir genişliğe kadar uzanan kıyı devletine ait deniz kuşağına verilen addır. İçsuları belirlemek için çizdiğimiz ESAS ÇİZGİDEN başlayarak devletten dışa doğru uzanır. BM Deniz Hukuku Sözleşmesi uyarınca karasuları max 12 mil olarak ilan edilebilir.
            BM Deniz Hukuku Sözleşmesi demişken; eskiden bu karasuları 1 mil, 3 mil, 6 mil gibiymiş ve en son bu sözleşme ile devletlere 12 mile kadar karasuları ilan etme hakkı verilmiş. BM DENİZ HUKUKU SÖZLEŞMESİ KURAL KOYUCU BİR SÖZLEŞME DEĞİLDİR BİR KODİFİKASYON SÖZLEŞMESİDİR. KEZA DENİZ HUKUKUNU TEAMÜLLER BELİRLER BU SÖZLEŞME SADECE VAR OLAN TEAMÜLLERİ BİR ARAYA GETİRİP YAZILI BİR HALE GETİRMİŞTİR. YANİ BU SÖZLEŞMEYE İMZASI OLAN DA OLMAYAN DA BU SÖZLEŞME İLE TEAMÜL YÜZÜNDEN BAĞLI OLUYOR.
            Ancak Türkiye; Ege Denizinde 6 milden fazla karasuyu ilanına izin vermemektedir. Bu konuda teamüle karşı ISRARLI İTİRAZCI durumundadır. Karadeniz ve Akdenizde 12 mil uyguluyoruz ancak Ege denizinde 6 mil karasuları kabul ediyoruz. 6 milden fazla karasuları ilanını Türkiye savaş sebebi sayacağını beyan etmektedir.
DURUM BİRAZ KARIŞIK YANİ…
            Karasularının hukuksal rejimi: UA hukuk, bütün ülkelerin gemilerine karasularından ZARARSIZ GEÇİŞ hakkı vermektedir. Zararsız geçiş = izin almadan, bildirimde bulunmadan yapılan geçiştir. Zararsız geçiş kuralı; ticaret gemileri için geçerli olup savaş gemileri için geçerli değildir. Savaş gemileri için devletlerin büyük bir
bölümü bildirim yapılmasını istemektedir.
            Zararlı geçiş nedir? Zararlı geçişin ne olduğunu şöyle tanımlayabiliriz: Bir devletin egemenliğine, ekonomik çıkarlarına zarar veren herhangi bir faaliyettir. Bunu soruda anlarsınız zaten. Buna balık avlamak falan da dahildir.
            Geçiş zararlı faaliyet içerdiği durumlarda; kıyı devleti ticaret gemileri için kendi yasalarında öngördüğü önlemleri alır ve yaptırımları uygular. Ancak savaş gemileri için bunu yapamaz, gerekirse filosu ile yabancı savaş gemisini karasularını terketmeye zorlayabilir.
            Tiaret gemilerinin karasularından  zararsız geçerken kıyı devletinin yargı yetkisi nasıl?
            Ceza uyuşmazlığı varsa; örneğin gemide tecavüz oldu, biri birine yumruk attı, biri birinin cüzdanını çaldı vesaire: 1) Suçun sonuçları kıyı devletine uzanıyorsa (sirayet ediyorsa), 2) suç kıyı
devletinin barışını ve düzenini bozuyorsa, 3) gemi kaptanı veya geminin bayrak devleti kıyı devletinin müdahalesini istemişse, 4) uyuşturucu kaçakçılığı söz konusu ise; bu ihtimallerden birisi varsa cezai yargı yetkisi kıyı devletinde olur.
            Özel hukuk uyuşmazlıklarında ise; gemi üstündeki kişiler ile kıyı devletindeki birinin uyuşmazlığı olması durumunda özel hukuk yetkisi vardır ancak bunun için kıyı devleti gemiyi
yolundan alıkoyamaz durduramaz. ANCAK Geminin karasularından geçişiyle ilgili bir ihlal varsa veya geminin iç hukuk mevzuatı ile ilgili bir sorunu varsa gemi durdurulabilir.
            Devlet gemisi varsa; savaş gemisi veya devletin kamu gücü ile donatılan başka bir gemisi için kıyı devletinin hiçbir yargı yetkisi bulunmaz; bunlar yargı bağışıklığına sahip. Yalnızca karasularımı terket demek ve buna zorlamak mümkündür.
3.     TAKIMADA SULARI
            Takımadanın ne olduğunu söylemiştik. Takımadaların en dışından itibaren bir birleştirme yaparsak; takımadanın esas çizgisini buluruz. Esas çizginin içinde kalan kısım; takımada suları olarak adlandırılır ve takımadanın burada belirli yetkileri bulunur. Takımada suları olabilmesi için; deniz alanının kara alanının 9
katından fazla olmaması gerekir. Takımada suları varsa; esas çizginin dışından da karasuları başlar.
4.     BOĞAZLAR (BİRAZ EZBER)
            Kara parçaları arasındaki 2 deniz alanını bağlayan doğal su yoluna BOĞAZ denir. 1982 BM Deniz Hukuku Sözleşmesine göre tanımı: Kara parçaları arasında bir açık deniz veya münhasır ekonomik bölge alanını yine bir açık deniz ya da münhasır ekonomik bölge alanına bağlayan; vehayut da bir UA anlaşmanın konusunu oluşturan doğal deniz yoluna BOĞAZ denir.
            UA boğazlarda temel geçiş kuralı transit geçiştir. (Transit geçiş nedir bilmeye gerek yok). Yani gemiler transit olarak geçebilirler. Transit geçiş hakkı kıyı devletince engellenemez veya askıya alınamaz. Ancak eğer boğazın genişliği, bulunduğu ülkenin kara suları genişliğinin 2 katından daha büyük ise geçiş rejimi ise serbest geçiştir. Serbest geçiş hakkı, transit geçiş hakkına göre kıyı devletinin yetkilerini daha fazla kısıtlar.
            TÜRK BOĞAZLARI BUNA GÖRE DEĞİLDİR. TÜRK BOĞAZLARINDAN GEÇİŞ KURALI MONTRÖ BOĞAZLAR SÖZLEŞMESİYLE BELİRLENMİŞTİR. TEMEL GEÇİŞ KURALIMIZ İSE TÜRK BOĞAZLARINDAN
NORMAL ZAMANLARDA GEÇİŞİN SERBEST OLACAĞI ŞEKİLDEDİR. YALNIZCA BELLİ BÜYÜKLÜKTEN DAHA FAZLA SAVAŞ GEMİLERİ İÇİN SINIRLAMA VAR. BİR DE SAVAŞ ZAMANINDA BOĞAZLARI SAVAŞ GEMİLERİNE İSTERSEK KAPATABİLME YETKİMİZ VAR. BUNLARI BİLİN SINAVA YETER.
E.   DEVLETLERİN BELİRLİ EGEMEN HAKLARA SAHİP OLDUĞU DENİZ ALANLARI
1.    Bitişik Bölge
            Karasularına bitişik olan ve kıyı devletinin belirli bir uzaklığa kadar bir takım denetleme yetkilerini kullandığı deniz alanıdır. Karasularından dışarıdaki 12 millik alan bitişik bölgedir ve devletin bunu ilan etmesi gerekir. Kıyı devleti bu bölgede gümrük / maliye / sağlık / göç konularına ilişkin denetimler yapabilir ve bu alanlarda suç işlenmişse bunları bitişik bölgede yakalayıp cezalandırma yapabilir.
2.     Kıta Sahanlığı
            Amerika’da Truman; ülkelerinde çıkardıkları petrolle doymamış denizdeki petrolü de çıkarmak istemiştir. Buna göre bir doktrin geliştirerek bu denizdeki petrolü çıkarmayı meşru hale getirmeye çalışmıştır. Şöyle ki; DENİZİN İÇİNDE, KIYI DEVLETİNİN KARASININ BİR UZANTISI BULUNMAKTADIR, BU KISIM ASLINDA KARAYA DAHİL OLMALIDIR VE BU ALANDA BELLİ BİR YERE KADAR KIYI DEVLETİ, TABANDAKİ VE TABANIN ALTINDAKİ EKONOMİK ŞEYLERDE YETKİLİDİR. YANİ DENİZ DİBİNDEN PETROL ÇIKARABİLECEKTİR.
            Kıta sahanlığı şöyle formüle edilmiştir. Denizi olan her devletin karasularınndan itibaren her türlü 200 mil kıta sahanlığı bulunmaktadır. Bunun maksimumu 350 mildir ve kıta sahanlığı, 200 metre derinliğe ulaştığında durur. 200 milden önce 200 metre derinlik oluyorsa 200 mil kabul edilir. Sahilleri bitişik veya karşı karşıya olanların kıta sahanlığı sınırları hakkaniyete göre UA andlaşmalar yapılarak belirlenir. Hakkaniyet vurgusuna burada dikkat!
3.     MÜNHASIR EKONOMİK BÖLGE
            Bir kıyı devletinin karasularından başlayarak 200 mile kadar varan ve karasuları dışında kalan su tabakası ile deniz yatağı ve onun toprak altında kıyı devletine münhasır ekonomik haklar ve yetkiler verilen alandır. Hem ekonomik hem de egemen haklar vermektedir. (Aslında kıta sahanlığını kapsıyor gibi) Ancak kıta sahanlığına ek olarak su tabakasının da ekonomik hakları var. Yani artık suyun içinde de ekonomik değeri olan her şey senin.
            Münhasır ekonomik bölge ile kıta sahanlığı arasında önemli bir fark! Kıta sahanlığı Amerikan doktrinine göre zaten devletin su altında giden ülkesi, yani toprağın uzantısı. Bu yüzden ilan etmeye gerek olmadan kendiliğinden vardır. ANCAK münhasır ekonomik bölge için ilan etmek gereklidir. İlan etmediysen birisi gelip sana 100 mil uzaklıkta denizden inci toplayabilir. İlan etmek gereklidir.
4.     AÇIK DENİZ
            İçsular, takımada suları karasuları ve münhasır ekonomik bölge dışında kalan bütün deniz alanlarını kapsamaktadır. Hiçbir ülkenin değildir. Temel ilke; devletlerin açık denizden ve açık denizdeki ekonomik varlıklardan eşit yararlanmasıdır ama bu genelde mümkün olmuyor.
            AÇIK DENİZLERDE TEMEL İLKEMİZ SERBESTLİKTİR.