Medeni Usul Hukuku Ders Notları 2

 
YARGILAMANIN İADESİ
Kesin hükme bağlanmış olan bir davaya yeniden bakılamayacağına ilişkin  kuralın en önemli istisnası yargılamanın iadesidir. Yargılamanın iadesi bazı ağır yargılama hatalarından ve noksanlarından  dolayı maddi anlamda kesin hükmün bertaraf edilmesini ve daha önce kesin
hükme bağlanmış olan bir dava hakkında yeniden yargılama ve inceleme  yapılmasını sağlayan fevkalade bir kanun yoludur. Ancak kesinleşmiş olan kararlara karşı bu yola başvurulabilir. Yargılamanın iadesi yolu, ancak maddi anlamda kesin hüküm teşkil eden  kararlar için açıktır.YARGILAMANIN İADESİ SEBEPLERİ

1.yeni bir senet veya belgenin ele geçirilmiş olması: aşağıdaki şartların hep birlikte bulunması gerekir.

a)bu senet veya belge davaya bakıldığı sırada mevcut olmalıdır. Hüküm  verildikten sonra düzenlenmiş olan bir belgeye dayanarak yargılamanın iadesi  istenemez. b)yeni ele geçirilmiş olan belgenin, hükmü etkileyecek nitelikte olması  gerekir.
c)bu yeni belgenin hükmün verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması  gerekir.
d)bu yeni senet veya belgenin yargılama sırasında (hükümden önce) bir  mücbir sebepten dolayı veya lehine hüküm verilen tarafın eyleminden dolayı  elde edilememiş olması gerekir.  argılamanın iadesini isteyen tarafın söz  konusu belgeyi dava sırasında elde edememesinin kendi kusuruna
dayanmamasıdır.

Resmi dairenin gerçeğe uygun olmayacak şekilde kayıt çıkarması, doğru kaydı  mahkemeye getirmeme bakımından davalı için mücbir sebep sayılır. Mahkemece  bu durum gözönünde tutularak yargılamanın iadesi isteği kabul edilmek ve  işin esasına girilip kütük üzerinde bilirkişi incelemesi yapılıp gerçek pay miktarına göre karar verilmek gerekir.
Yargılamanın iadesini isteme süresi: yeni senet veya belgenin elde edildiği tarihten itibaren 3 aydır.

2.hükme esas alınan senedin sahte olduğunun sonradan anlaşılması:

2 şekilde olabilir:
a)hükümden sonra verilen bir mahkeme kararı ile hükme esas alınmış olan senedin sahteliğine karar verilmiş olması
b) hükme esas alınmış olan senedin sahte olduğunun, hüküm lehine olan tarafça, mahkeme veya resmi bir makam huzurunda ikrar edilmiş olması,yargılamanın iadesini isteme süresi: sahtelik hakkındaki hükmün kesinleştiği tarihten itibaren 3 aydır.

3.hükme esas alınan bir ilamın kesin bir hükümle ortadan kalkmış olması:bir dava görülürken kesin delil olarak bir ilam ibraz edilmiş ve bu ilam esas alınarak hüküm verilmiştir. Kesin delil olarak kullanılan bu ialamın kesin hüküm halini alan başka bir kararla bozularak ortadan kalkmış olması, yargılamanın iadesi sebebidir.
yargılamanın iadesini isteme süresi: bunu isteyenin, ilamın kesin bir hükümle ortadan kalktığını öğrendiği tarihten itibaren 3 aydır.

4.ifadesi hükme esas alınan bir tanığın hükümden sonra yalan tanıklıktan mahkum edilmiş olması
yargılamanın iadesini isteme süresi: tanığı yalan tanıklıktan dolayı cezaya mahkum eden ceza mahkemesinin kararının kesinleşmesinden itibaren 3 aydır.

5.bilirkişinin kasten gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun bir mahkeme hükmü ile sabit olması

6.lehine hüküm verilen tarafın, yalan yere yemin ettiğinin kendi ikrarı veya yazılı delil ile sabit olmuş bulunması:
lehine hüküm verilen tarafın, yalan yere yemin ettiğinin bir ceza mahkemesi kararı ile sabit olması gerekir. O taraf, hukuk davasında yalan yere yemin ettiğini, ceza mahkemesinde ikrar etmiş ise ceza mahkemesinin mahkumiyet kararı bir yargılamanın iadesi sebebidir.
Yalan tanıklık, kasten gerçeğe aykırıbeyanda bulunarak bilirkişilik ve yalan yere yemin hallerinde hukuk mahkemesinden yargılamanın iadesi istenebilmesi, bu sebeplerin kesinleşmiş bi ceza mahkumiyet kararı ile belirlenmiş olması şartına bağlıdır. Fakat delil yokluğundan başka bir sebeple ceza kovuşturmasına başlanamamış veya karar verilememiş ise ceza mahkemesi
kararı aranmaz.

7. lehine hüküm verilen tarafın hükme etkisi olan bir hile kullanmış olması:lehine hüküm verilen tarafın karşı tarafın vekili ile gizlice anlaşma yoluna gitmesi, bilirkişi ve tanıkları hatalı beyanda bulunmaya sevketmiş olması ve karşı tarafın kendi vekili ile olan muhaberelerini ele geçirerek onları kendi lehine kullanmış olması.
Hileli tebligat ile elde edilen boşanma kararına karşı kadın, boşanma kararını öğrendiği tarihten itibaren 3 ay içinde, kocasına karşı yargılamanın iadesi davası açabilir.
yargılamanın iadesini isteme süresi: hilenin öğrenildiği tarihten itibaren 3 aydır.

8.vekil veya temsilci olmayan kişiler huzuru ile davanın görülüp hükme bağlanmış bulunması:
davada taraflardan birinin vekili olarak hareket etmiş olan kişinin mesela avukatın, o tarafı temsil yetkisinin olmaması, yargılamanın iadesi sebebidir.
Dava ehliyeti bulunmayan bir tarafın, davada kanuni temsilcisi olmayan bir kişi tarafından temsil edilmiş olması, yargılamanın iadesi sebebidir. Mesela evlilik dışı doğan bir çocuğa kayyım tayin edilmediği ve mahkeme velayeti ana ve babadan birine vermediği halde, çocuğun anası çocuk adına dava açmış ve davaya bakılmış ise, burada ana kanuni temsilci olmadığından bu husus bir yargılamanın iadesi sebebi teşkil eder. Bu temsil noksanlığının hükmü etkileyip etkilemediğini araştırmaya gerek yoktur.yargılamanın iadesini isteme süresi: hükmün, aleyhine hüküm verilen tarafa veya onun gerçek veya mümessiline tebliği tarihinden itibaren 3 aydır.

9.davaya bakması yasak olan bir hakim tarafından davaya bakılmış ve hüküm verilmiş olması:
hükmü etkileyip etkilemediğini araştırmaya gerek yoktur.yargılamanın iadesini isteme süresi: hükmün, aleyhine hüküm verilen tarafa tebliğ edildiği tarihten itibaren 3 aydır.

10.tarafları, dava sebebi ve konusu aynı olan bir dava hakkında birbirine aykırı kesinleşmiş iki hüküm bulunması:
bu sebebe dayanarak yargılamanın iadesi yoluna gidebilmek için her iki hükmün de kesinleşmiş olması gerekir. Eğer ikinci hüküm henüz kesinleşmemişse yargılamanın iadesi yoluna değil, ikinci hükme karşı temyiz yoluna başvurulur.
Tarafları, dava sebebi ve müddeabihi aynı olan bir dava hakkında birbirine aykırı kesinleşmiş iki hüküm bulunması halinde birinci hüküm lehine olan taraf kesin hükümden yararlanır. Bu nedenle yargılamnın iadesi talebi üzerine ikinci hükmün iptaline karar verilir.
Fakat bunun için ikinci hükmü veren mahkemenin, ikinci hükmü verirken birinci hükümden haberdar bulunmamış olması gerekir.İkinci davanın görülmesi sırasında mahkemenin kesin hükümden haberdar bulunmuş olması halinde, bunu ancak temyiz sebebi olarak ileri sürebileceğini öngörmüş ve böylece bu hususun yargılamanın iadesi sebebi yapılmasına cevaz vermemiştir.
İkinci hükmün verildiği davanın görülmesi sırasında, mahkemenin, birinci hükümden haberdar bulunmamış olması gerekir.yargılamanın iadesini isteme süresi: zamanaşımı süresi kadardır. Yani 10 senedir. Bu süre ikinci hükmün kesinleşmesinden itibaren işlemeye başlar.

YARGILAMANIN İADESİNİ İSTEMEYE HAKKI OLANLAR
Ancak davanın tarafları başvurabilir.Hukuki yararı olan taraf yargılamanın iadesini isteyebilir.
Hüküm lehine olan tarafın yargılamanın iadesi yoluna başvurmakta hukuki yararı yoktur. Birbirine aykırı iki hüküm bulunması halinde ikinci hüküm ile birinci hüküm lehine olan tarafa zarar verildiğinden, yargılamanın iadesini isteme hakkı, birinci hüküm lehine ve fakat ikinci hüküm aleyhine olan tarafındır.
Hüküm aleyhine olan tarafın halefleri ve alacaklıları istisnaen yargılamanın iadesi yoluna gidebilirler. Bunun için şu şartın gerçekleşmesi gerekir: davanın taraflarının, hüküm aleyhine olan tarafın alacaklılarına veya haleflerine zarar vermek için, anlaşarak hile ile o taraf aleyhine hüküm
verilmesini sağlamış olması gerekir.Alacaklılardan mal kaçırmak isteyen bir borçlu, üçüncü bir kişi ile anlaşarak, bu üçüncü kişiye kendisi aleyhine uydurma davalar açtırıyor ve aleyhine hüküm verilmesini sağlıyor. Bundan zarar gören borçlunun alacaklıları borçlu aleyhine olan bu hükme karşı yargılamanın iadesi yoluna başvurulabilirler.
yargılamanın iadesini isteme süresi: aleyhine hüküm verilen tarafın alacaklıları ve halefleri hükümden usulen haberdar oldukları günden itibaren 1 ay içinde yargılamanın iadesi yoluna başvurabilirler.
Taraflardan birinin halefleri kesin hüküm kendileri etkilediği ölçüde o tarafın halefi olarak yargılamanın iadesi yoluna başvurabilirler.

YARGILAMANIN İADESİNİ İSTEME SÜRESİ
Yargılamanın iadesini isteme sürelerinin hepsi zamanaşımı süresi olmayıp hak düşürücü sürelerdir. Kanun yalnız bir çeşit süre koymuş bunu azami bir süre ile sınırlamamıştır.
Hüküm icra edildikten sonra da yargılamanın iadesi istenebilir.

YARGILAMANIN İADESİ USULÜ
Yargılamanın iadesi talebi bir dava olarak açılır ve incelenir. Dava hükmü vermiş olan mahkemeye açılır ve o mahkeme tarafından incelenip karar bağlanır. Başka bir mahkemede açılamaz. Dava dilekçe ile açılır. Bu dava dilekçesinde özellikle yargılamanın iadesini haklı gösteren sebebin
yazılması gerekir.
Yargılamanın iadesi davacısı, karşı tarafın zarar ve ziyanını ödeyeceğine dair mahkemece takdir olunacak teminatı göstermeye mecburdur. Teminatın miktarını takdir etmek davaya bakan hakime aittir.
Yargılamanın iadesi davası hükmün icrasını kendiliğinden durdurmaz. Ancak mahkeme davacıdan teminat alarak hükmün icrasının durdurulmasına karar verebilir.
Yargılamanın iadesi davası, mutlaka duruşması yapılarak incelenir.Mahkeme, ileri sürülen yargılamanın iadesi sebebinin doğru olmadığı kanısına varırsa, yargılamanın iadesi davasını reddeder. Bu ret kararı ile birlikte yargılamanın iadesini istemiş olan taraf para cezasına mahkum edilir.
Buna karşılık mahkeme ileri sürülen yargılamanın iadesi sebebinin doğru olduğu kanısına varırsa, yargılamanın iadesi talebini kabul ederek, asıl dava hakkında yeni bir karar verir.Taraflar kural olarak asıl dava sırasında yapmış oldukları iddia ve savunmaları ile bağlıdır.
Yeni bir senedin ele geçirilmiş olmasına dayanarak yargılamanın iadesi istenmişse mahkeme bu senedin hükme etkisi olup olmadığını inceler. Tanığın yalan söylediğine dayanarak yargılamanın iadesi istenmişse bu tanığın ifadesi nazara alınmadan hüküm verilir. Tebligat hilesi ile bir tarafın
yokluğunda hüküm verilmiş ise o tarafın da delilleri sorulup bütün deliller birlikte incelenerek hüküm verilir.
Mahkeme bu şekilde yapacağı tahkikat ve yargılama sonucunda iki şekilde karar verebilir:
1.mahkeme yargılamanın iadesi sebebinin doğru olmasına reğmen eski hükmünü doğru bulur, yani yargılamanın iadesi sebebini hükme etkili bulmaz.
Mahkeme eski kararını tasdik eder. 2.mahkeme eski hükmün kısmen veya tamamen değiştirilmesi gerektiği  kanısına varırsa eski hükmünü kısmen veya tamamen değiştirir.

Davaya bakması yasak olan hakimin davaya bakıp hüküm vermiş olması halinde, mahkemenin hükmün iptali ile yetinmesi ve böylece davanın hiç açılmamış sayılması menfaatler dengesine uygun düşmez. Usulüne uygun olarak açılmış bir dava vardır. Tarafların bir kusuru yoktur. Yargılamanın iadesi talebini kabul eden mahkemenin davayı yeni baştan inceleyerek hükme bağlaması gerekir. Bu karar temyiz edilebilir.
Yargılamanın iadesi davası sonucunda, eski hükmün kısmen veya tamamen değiştirilmesine karar verilmiş ise bu karar eski hükmün yerine geçer yani geçmişe etkilidir. Eski hüküm daha önce icra edilmiş ise icra eski haline iade olur.

YARGILAMANIN İADESİ İSTENEMEYECEK OLAN KARARLAR
1.çekişmesiz yargıda verilen kararlar: maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmedikleri için bu kararlara karşı yargılamanın iadesi yoluna başvurmaya gerek yoktur. 2.icra tetkik mercii kararları

HÜKÜMLERİN TAVZİHİ
Bir hükmün müphem olması veya birbirine aykırı fıkraları içermesi halinde hükümdeki gerçek anlamın meydana çıkarılması amacıyla başvurulan yola, hükmün tavzihi denir. Bir kanun yolu değildir. Tavzih yolu ile hüküm değiştirilemez. Yalnız tavzih edilir yani açıklanır. Hakimin, hükmünü verdikten sonra o davadan elini çektiği hüküm temyiz edilip bozulmadıkça o davaya yeniden bakamaz. Hakim hükmü yavzih etmekle hükmün gerçek anlamını ortaya koymakta ve böylece hükmün başka türlü anlaşılmasını ve değişmesini önlemektedir.

Tavzihi gerektiren haller: açık olmayan birbirine aykırı, çelişik fıkralar içeren hükümlerin tavzihi istenebilir.
Tavzih kural olarak yalnız hüküm fıkrası hakkında olur. Hükmün gerekçesinin açıklanması için tavzih yoluna başvurulamaz. Ancak, hükmün fıkrası ile gerekçe arasında bir çelişki varsa bu çelişkinin giderilmesi için tavzih yoluna başvurulabilir.
Hükmün gerekçesinde yargılama masraflarına davacının katlanması gerektiği açıkça belirtildiği halde, hükmün fıkrasında yargılama giderlerinin davalı tarafından ödenmesine karar verilmiştir. Bu halde, yargılama giderlerini hangi tarafın ödeyeceğini anlamak zordur. Bu çelişkinin tavzih yolu ile giderilmesi gerekir.
Yalnız hüküm mahkemesi kararları için değil yargıtay kararları hakkında da tavzih yoluna başvurulabilir.
Tavzih yoluna başvurabilmek için hükmün kesinleşmesini beklemeye gerek yoktur. Tavzih talebinde bulunmakla temyiz süresi durmaz. Bu nedenle bir taraf yalnız tavzih talebinde bulunur, temyiz süresini kaçırırsa, hüküm kesinleşmiş sayılır.

Tavzih usulü: hükmün tavzihini istemek bir süreye tabi değildir. Hükmün icrasına (yerine getirilmesine) kadar tavzihi istenebilir. İlamın icraya konmasından sonra da ilam tamamen icra edilinceye kadar hükmün tavzihi istenebilir. Esasen hükmün tavzihine ekseriya hüküm icra edilirken ihtiyaç duyulur.
Hüküm ancak onu vermiş olan mahkeme tarafından tavzih edilir.Bir ilam icraya konulduktan sonra hükmün tavzihi istenirse mahkemenin, hükmün tamamen icra edilip edilmediğini icra dairesinden sorması gerekir. Tavzih talebi hükmü vermiş olan mahkemeye yapılır. Ve bu mahkeme tarafından incelenir. Tavzih talebi iki nüsha dilekçe ile yapılır. Mahkeme tavzih talebini kural olarak dosya üzerinde inceler. Fakat tarafları dinlemek için duruşmaya davet edebilir.
Mahkeme hükmü, yalnız tavzih edebilir yoksa tavzih bahanesi ile hükmünü değiştiremez.
Tavzih talebinin kabul veya reddine ilişkin kararlar temyiz edilebilir.
Burada yalnız tavzih kararı hakkında temyiz incelemesi yapılır. Esas karar hakkında temyiz incelemesi yapılamaz. Tavzih talebi kendiliğinden hükmün icrasını durdurmaz. Ancak tavzih
talebinde bulunan taraf teminat gösterirse mahkeme, icranın durdurulmasına karar verebilir.

Maddi hataların düzeltilmesi: hükümde iki tarafın isim, sıfat ve talep sonuçlarına ilişkin maddi hatalar ve hesap hataları yapılmış ise bu hataların düzeltilmesi için tavzih yoluna başvurmaya gerek yoktur. Bu hatalar, taraflar dinlendikten sonra mahkeme tarafından düzeltilir ve
düzeltilen husus hükmün altına yazılır. Buradaki durum tavzihden daha basittir.
Hakim maddi hataları kendiliğinden de gözetip düzeltebilir.
Maddi hataların düzeltilmesi de hükmün icrasına kadar istenebilir. Burada da mahkeme maddi hataların düzeltilmesi bahanesi ile hükmünü değiştiremez. Maddi hataların düzeltilmesi de bir kanun yolu değildir. Çünkü maddi hataların düzeltilmesi ile hüküm değiştirilemez.

TAHKİM
Hakkına tecavüz edilen kişinin (davacının), hakkının tanınması için, ancak devletin mahkemelerine başvurabilir. Bunun tek istisnası tahkim müessesesidir.

Bir hak üzerinde uyuşmazlığa düşmüş olan iki tarafın anlaşarak, bu uyuşmazlığın çözümlenmesini özel kişilere bırakmalarına ve uyuşmazlığın bu özel kişiler tarafından incelenip karara bağlanmasına tahkim denir. Uyuşmazlığın çözümlenmesi kendilerine bırakılan bu özel kişilere de hakem denir. Hakemler o uyuşmazlık bakımından sanki mahkeme olmuştur. Hakemlere,
hakem mahkemesi de denir. İhtiyari tahkim: Burada taraflar bir davanın çözümlenmesi için hakeme başvurmaya mecbur değildirler. Dava normal olarak mahkemelerde görülür.
Ancak taraflar anlaşarak bir davayı tayin edecekleri hakemlere götürebilirler. Mecburi tahkim: bazı hallerde bir uyuşmazlığın çözümlenmesi için hakeme başvurmak mecburidir. Taraflar devlet mahkemelerinde dava açamazlar.

Tahkim sadece, çekişmeli yargıya giren hukuk uyuşmazlıkları hakkında mümkündür. Cezai veya idari yargıda tahkim caiz değildir. İhtiyari tahkim sözleşmeye dayanır. Buda başlıca iki ayrı sözleşmeden ibarettir.
1.tahkim sözleşmesi: bununla taraflar aralarındaki bir uyuşmazlığın çözümlenmesi için tahkim yoluna yani hekeme başvurmayı kararlaştırırlar. Bu sözleşmenin tarafları bizzat uyuşmazlığın taraflarıdır.

2.hakem sözleşmesi: bu sözleşme, taraflar ile hakemler arasında yapılır. Bununla taraflar aralarındaki uyuşmazlığın hakemlerce çözümlenmesini teklif, hakemler de hakem olarak o uyuşmazlığa bakmayı kabul ederler.

Hakem-bilirkişiler, hakemlerden tamamen farklı kişilerdir. Hakem tıpkı hakim gibi vakıaları kanun veya tarafların kararlaştırdıkları norm çerçevesinde icra ederek bir hüküm vermekle mükellef olan kimsedir. Halbuki hakem-bilirkişi bir hukuki meselenin halli kendisine bağlı bulunduğu vakıayı tayin ve tespit etmekle vazifelendirilen kimsedir. Hakem-bilirkişiler haklar
ve hukuki münasebetler üzerinde karar veremezler. Bunlar ancak bir zararın vukuunun miktarı, bir şeyin kıymetini, bir kusurun mevcudiyetini ihtisaslarına binaen tayin ve tespit ederler.
Hakem-bilirkişilerin görevi, sadece kendilerine havale edilen hususu tespite münhasırdır. Hakem-bilirkişiler mesela sigortalı malın hasarını tespit ettikten sonra bu hasarı kimin ödeyeceğine karar veremezler.
Hakem-bilirkişilerin yaptıkları iş sadece bir tespitten ibaret olduğundan kararlar doğrudan doğruya icra edilemez. Hakem-bilirkişilerin kararları temyiz edilemez.

TAHKİM SÖZLEŞMESİ: Tahkim sözleşmesi ile taraflar, aralarındaki bir uyuşmazlığın çözümlenmesi için tahkim yoluna, yani hakeme başvurmayı kararlaştırırlar.

Tahkim sözleşmesinin çeşitleri: 2 şekilde yapılması mümkündür. 1.müstakil bir sözleşme olarak: taraflar doğmuş olan bir uyuşmazlığın tahkim yolu ile çözümlenmesi için ayrı bir sözleşme yapabilirler. Bu sözleşmenin konusu münhasıran tahkimdir. (dar anlamda tahkim sözleşmesi)
2.tahkim şartı: taraflar yaptıkları bir sözleşmeye bu sözleşmeden doğacak uyuşmazlıkların tahkim yolu ile çözümleneceğini şart olarak koyabilirler. Burada tahkim, o sözleşmenin yalnız başına konusu olmayıp, o sözleşmenin yalnız bir şartını teşkil etmektedir.
Tarafların bir tahkim sözleşmesi yapmak istediklerinin başka bir deyimle aralarındaki uyuşmazlığın tahkim yolu ile çözümlenmesini istediklerinin, tahkim sözleşmesinde açıkça belirtilmesi gerekir.

Tahkim sözleşmesinin şartları:
Yazılı şekil: tahkim sözleşmesinin yazılı şekilde olması lazımdır. Yazılı yapılmayan tahkim sözleşmesi geçersizdir.
Konusu: tahkim sözleşmesi tarafların iradesine tabi olan uyuşmazlıklar için mümkündür. İki tarafın iradesine tabi olmayan, tarafların dava konusu üzerinde kabul veya sulh yolu ile serbestçe tasarruf edemeyecekleri hallerde tahkim mümkün değildir. Mesela boşanma ve ayrılık davaları, iflas davalar ve çekişmesiz yargı işleri için tahkim sözleşmesi yapılamaz. Buna karşılık taraflar aralarındaki uyuşmazlık üzerinde serbestçe anlaşabiliyorlar ve bu anlaşma bir mahkeme kararı olmaksızın geçerli ise tahkim sözleşmesi caizdir.
Mesela alacak, menkul ve gayrimenkul mal davaları hakkında tahkim sözleşmesi yapılabilir.
Uyuşmazlık belirli olmalıdır: ancak belirli bir uyuşmazlık hakkında tahkim sözleşmesi yapılabilir. Taraflar tahkim sözleşmesi yaparken hangi uyuşmazlık hakkında bu sözleşmeyi yaptıklarını bilmelidirler. “bundan sonra aramızda çıkacak bütün uyuşmazlıklarda tahkim yoluna başvurulacaktır” şeklindeki genel bir tahkim sözleşmesi geçerli değildir.

Tahkim sözleşmesinin etkisi:
Taraflar tahkim sözleşmesinin konusu olan uyuşmazlık hakkında dava açmak isterlerse tahkim yoluna gitmek zorundadırlar. Yani davayı genel mahkemelerde değil, hakemlerde açabilirler.
Ancak davacı tahkim sözleşmesine rağmen davasını mahkemede açmış ise mahkeme tahkim sözleşmesini kendiliğinden gözeterek görevsizlik kararı veremez.
Mahkemenin tahkim sözleşmesini gözetebilmesi için davalının “davanın tahkim yolu ile çözümlenmesi gerekir” şeklinde bir tahkim itirazında bulunmuş olması gerekir. Davalının, esasa cevap verdikten veya esasa cevap süresini geçirdikten sonra yaptığı tahkim itirazı dinlenmez, mahkeme davaya bakmaya devam eder.
Davalı, esasa cevap süresi içinde tahkim itirazında bulunursa mahkeme, dava dilekçesini “ uyuşmazlığın çözümlenmesinin hakeme ait olduğu” gerekçesiyle reddeder. Bu ret kararı temyiz edilebilir. Davalı bu ret kararının kesinleşmesinden itibaren 10 gün içinde tahkim yoluna başvurursa, bu halde hakemlerde açılan dava mahkemede açılmış olan davanın devamıdır. Davacı 10 gün içinde tahkim yoluna başvurmazsa davacının mahkemede açmış olduğu dava açılmamış sayılır. Ve dava açılması ile meydana gelen zamanaşımı kesilmesi hükümsüz hale gelir.
Bir uyuşmazlığın tahkim yolu ile çözümlenip çözümlenmeyeceğine ilişkin uyuşmazlık mahkeme tarafından çözümlenir.
Hakemlerde açılan bir davaya karşı, davalı “ bu davanın mahkemede açılması gerektiği” hakkında hiç bir itirazda bulunmazsa, hakemler bakmakta oldukları davanın tahkim sözleşmesi kapsamına girmediğini kendiliğinden gözeterek dava açmaları için süre veremezler; davayı esastan inceleyip karara bağlamak zorundadırlar. Bu hal de yargıtay da, davaya hakemlerde bakılamayacağı
gerekçesiyle hakem kararını bozamaz. Çünkü davalı bu hususta bir itirazda bulunmamakla, taraflar arasında o davanın da tahkim sözleşmesinin kapsamına girdiği hususunda zımni bir anlaşma meydana gelmiştir.

HAKEM SÖZLEŞMESİ VE HAKEMLER
Hakem sözleşmesi taraflar ile hakem arasında yapılan bir akittir. Bir vekalet veya hizmet sözleşmesidir. Hakem sözleşmesi yazılı şekle tabi değildir.
Hakemler mahkeme tarafından seçilse bile taraflar ile hakem arasında bir hakem sözleşmesi yapılmış sayılır.
Hiç kimse hakemliği kabul zorunda değildir. Sözleşme hakemin kabulü ile meydana gelir. Hakem, hakemliği kabul edince artık sözleşme gereğince hakemlik yapmak zorundadır. Hakemler, memurlar gibi cezai sorumluluğa tabidir.

Hakemler:

Hakem sözleşmesi ile iki taraf arasındaki bir uyuşmazlığı çözümlemek görevini üzerine alan kimseye hakem denir. Hakem, kendisine açılan davanın hakimidir. Hakimden farkı, hakemin bu hususta hiç bir resmi sıfatının bulunmaması ve tamamen tarafların iradesi ile tayin edilmiş olmasıdır.
Fiil ehliyetine sahip her gerçek ve tüzel kişi hakem tayin edebilir. Hakem üçüncü kişi olmalıdır. Taraflar veya vekilleri hakem olamazlar. Hakimler ve savcılar hakem olamaz. Avukatlar ve noterler hakemlik yapabilir.

Hakemlerin seçimi:
–hakem tahkim sözleşmesinde ismen gösterilmiştir. Bu kimse hakemliği kabul etmez istifa eder veya ölürse tahkim sözleşmesi hükümsüz kalır. Davanın mahkemede açılması gerekir. Tahkim sözleşmesinde birden fazla hakem ismen gösterilmiş olup da, bunlardan biri hakemliği kabul etmez istifa eder veya ölürse tahkim sözleşmesi gene hükümsüz kalır.
–hakem sözleşmesinde hakemlerin taraflarca seçileceği kararlaştıralabilir. Taraflar arasında eşitliğe uyulması gerekir. Ekseriya tarafların birer hakem seçecekleri kararlaştırılır. Bu halde dava açmak isteyen taraf kendi hakemini tayin ederek, karşı tarafa hakemini tayin emesi için 7 günlük bir süre verir. Karşı taraf bu yedi gün içinde hakemini tayin edip bildirmezse, onun hakemi mahkeme tarafından seçilir. Karşı taraf 7 gün içinde hakemini tayin etmezse artık bu hakkı düşer.
–tahkim sözleşmesinde hakemin kimin tarafından seçileceğine ilişkin bir açıklık yoksa, hakemler, davaya bakmaya yetkili ve görevli olan mahkeme tarafından seçilir. Tahkim sözleşmesinde hakemlerin adedi hakkında bir açıklık yoksa, mahkeme 3 hakem seçer.
–tahkim sözleşmesi ile hakemlerin seçimi bir üçüncü kişiye bırakılmış ise, hakemler bu üçüncü kişi tarafından seçilir. Bu üçüncü kişinin hakem seçiminden kaçınması veya ölmesi halinde tahkim sözleşmesi hükümsüz kalır.

Hakemler nasıl seçilirse seçilsin ancak iki tarafın muvafakatıyla azlolunabilir. Hakemlerden biri ret veya istifa nedeniyle ayrılırsa yerine bir başkası seçilir.

Hakemlerin reddi:
Hakemlerin tarafsız olmaları gerekir. Taraflar hakemin seçildiğini öğrendikleri tarihten itibaren 5 gün içinde ret talebinde bulunabilirler. Ret sebebi davaya bakıldığı sırada öğrenilmiş ise usule ilişkin yeni bir işlem yapılmadan önce derhal ret talebinde bulunmak gerekir. Ret talebi
davaya bakmaya yetkili ve görevli olan mahkeme tarafından incelenir. Ret talebi hakkında bir karar verilip bu karar kesinleşinceye kadar hakemler davaya bakamazlar, davanın ertelenmesi gerekir.

Hakem ücreti:
Hakemler gördükleri hizmete karşılık bir ücret alırlar. Taraflar hakem ücretini kararlaştırmış olabilirler. Taraflarca kararlaştırılmamış ise hakem ücreti, hakemlerdeki dava karara bağlandıktan sonra hakemlerin yetkili ve görevli genel mahkemede açacakları bir eda davası üzerine mahkeme tarafından tayin edilir.

TAHKİM USULÜ

Dava açılması: dava hakemler tamamen belli olup hakem kurulu oluştuktan sonra açılır. Hakemelr mahkeme tarafından seçilecekse dava hakemlerin tayini için mahkemeye başvurulduğu tarihte açılmış sayılır. Hakemlerin tayini taraflara ait ise, davacının hakemini seçip, davalıya hakemini seçmesini tebliğ ettiği tarihte dava açılmış sayılır. Hakemlerin tayini bir üçüncü kişiye ait ise, hakemlerin tayini için üçüncü kişiye başvurulduğu tarihte dava açılmış sayılmalıdır.
Hakemler tahkim sözleşmesinde ismen tayin edilmişlerse, dava hakemlerin işe başlamalarının kendilerine tebliğ edildiği tarihte açılmış sayılmalıdır.Hakemlerde dava açılması ile de zamanaşımı kesilir. Hakemlerde dava açıldıktan sonra davacı, davalının açıkça rızası olmadıkça davasını geri
alamaz. Buna karşılık taraflar hakemlerin uygulayacakları yargılama usulünü tespit etmemişler ve hakemlerde usul hükümleri ile bağlı olmadıklarına karar vermişlerse davalı muvafakat etmese bile, davacı davasını değiştirebilir.

Yargılama usulü: hakemlerin uygulayacakları yargılama usulünü, taraflar tahkim sözleşmesinde tespit etmiş olabilirler. Hakemler tahkim sözleşmesinde tespit edilen yargılama usulünü uygularlar. Hakemlerin bu usule aykırı hareket etmiş olmaları bir temyiz sebebi sayılmamıştır.
Tahkim sözleşmesinde yargılama usulü hakkında bir açıklık yoksa, hakemler, uygulayacakları yargılama usulünü kendileri belirler.
Her iki halde de hakemler bir yargılama usulünün ana kurallaına uymak zorundadırlar. Hakemler her iki tarafa da eşit işlem yapmakla yükümlüdürler. Hakemler kural olarak dosya üzerinde inceleme yaparlar. Duruşma yapmalarına da bir engel yoktur.
40 milyon liradan yukarı hukuki işlemlerin, hakemlerde de senetle ispat olunması gerekir. Hakemler ihtiyadi tedbir ve ihtiyadi haciz kararı veremezler bu kararları vermek yetkisi nahkemeye aittir.
Üçüncü kişiler hakemlerde açılmış bir davaya müdahale edebilirler.

Tahkim süresi: hakemler 6 ay içinde hüküm vermek zorundadırlar. Bu süre içinde hüküm verilmemişse, hakemelrin yapmış oldukları işlemler batıl olup davaya yetkili ve görevli mahkeme tarafından bakılır. Tahkim süresi geçtikten sonra karar verilmiş olması bir temyiz sebebidir.
Tahkim süresinin başlangıcı:
1.birden fazla hakem varsa, hakemlerin ilk toplantılarını yapmış oldukları tarih
2.hakemin bir kişi olması halinde, hakemin bazı usul işlemleri için ilk tensip kararını verdiği tarihtir.
Taraflar tahkim süresini uzatabililer. Tahkim süresi, tahkim sözleşmesinde gösterilmiş olsa bile taraflar bunu uzatabilirler.
Hakemlerden birinin ret veya istifa nedeniyle ayrılması, hakimin tahkim süresini uzatabilmesini haklı gösteren bir sebep sayılmıştır. Hakimin tahkim süresinin uzatılmasına karar vermesi tarafların bu hususta anlaşamamaları ve taraflardan birinin sürenin uzatılmasını hakimden istemiş olması halinde mümkündür. Hakimin tahkim süresinin uzatılmasına ilişkin kararları temyiz edilemez.
Bazı hallerde tahkim süresi durur, yani işlemez.

Hakem kararı: hakemler adalet ve nısfet esaslarına göre karar vermekle yükümlüdürler.
Hakemler iki tarafın iddialarından her biri hakkında karar vermekle yükümlüdürler aksi hal bir bozma sebebidir.. bundan başka hakemler kendilerinden talep edilmemiş olan bir şey hakkında ve tahkim sözleşmesi ile kendilerine verilen yetki dışında karar veremezler.
Hakem kararlarında şunların bulunması lazımdır:

1.uyuşmazlığın neden ibaret olduğu
2.gerekçe
3.davanın esası ve yargılama giderleri hakemler kararlarını oy çokluğu ile verbilirler. Karara muhalif olan hakemin kararı imza etmemesi onun geçerliliğini etkilemez. Yani kararı geçersiz
kılmaz.
Hakem kararı kendisine verilen mahkeme, hakem kararının kendisine verildiğini ve kararın neden ibaret olduğunu iki tarafa da yazılı olarak tebliğ eder. Hakem kararına karşı temyiz süresi bu tebliğ tarihinden itibaren işlemeye başlar. Karar hakkında zamanaşımı kararın verildiği tarihten itibaren işlemeye başlar ve karar atrihi ile tebliğ tarihi arasında on sene geçtiği takdirde hakem kararı zamanaşımına uğrar.
Hakem kararları ancak kesinleştikten sonraicra edilebilir. Kesinleşen hakem kararı maddi anlamda kesin hüküm teşkil eder. Hakem kararı aynı taraflar arasında aynı konuda açılan yeni bir davada kesin delil teşkil eder.

HAKEM KARARLARINA KARŞI KANUN YOLLARI:

Temyiz: hakem kararlarına karşı temyiz yolu açıktır. Temyiz mercii yargıtaydır. Hakem kararları hakkında temyiz (bozma) sebepleri, mahkeme kararlarındakinden çok daha dardır.
Ancak aşağıdaki hallerde bozulabilir:
1.tahkim süresi bittikten sonra karar verilmiş olması: tahkim süresi uzatılmışsa uzatılan süre içinde hakem kararı bozulamaz. Tahkim süresi uzatılmamışsa, süre geçtikten sonra verilen hakem kararı hükümsüzdür. Bozma üzerine, davaya yetkili ve görevli mahkeme tarafından bakılır.
2.talep edilmemiş bir şey hakkında karar verilmiş olması: örneğin davacı tarafından faiz istenmediği halde hakemlerin faize de karar vermiş olmaları bozma sebebidir.
Hakemlerin talepten fazlaya hüküm vermiş olmaları, 850.000.000 lira istendiği halde, hakemlerin 950.000.000 liraya hükmetmiş olmaları
3.hakemlerin yetkileri dahilinde olmayan bir konuda karar vermiş  olmaları: taraflar arasında geçerli bir tahkim sözleşmesi yoksa hakemler yetkileri dahilinde olmayan bir konuda karar vermiş olurlar ve kararları bozulur.
4.hakemlerin iki tarafın iddialarından her biri hakkında karar vermemiş olmaları: mesela dava dilekçesinde faiz istendiği halde, hakemlerin faiz hakkında karar vermemiş olmaları bozma sebebidir.

Kanun, hakem kararlarının ancak bu sayılan 4 sebepten brine dayanarak bozulabileceğini bunun dışındaki hallerin temyiz sebebi teşkil etmeyeceğini kabul etmektedir. Ancak son zamanlarda hakem kararlarındaki bazı önemli usul hataları temyiz sebebi olarak kabul edilmektedir.
Taraflar tahkim sözleşmesi veya şartında hakemlerin, uyuşmazlığı maddi hukuk kurallarına göre çözümlemelerini öngördükleri takdirde, hakemlerin bu kurallar çerçevesinde karar vermeleri zorunlu olup, buna aykırı karar vermeleri bir temyiz sebebi oluşturur.
Hakem kararlarına karşı yargılamanın iadesi yoluna gidilemeyeceğinden yargılamanın iadesi sebeplerinin hakem kararları için, öncelikle bir temyiz sebebi teşkil etmesi gerekir.
Hakemlerin tarafların tahkim sözleşmesinde taspit ettikleri hatta bizzat kendi tespit ettikleri yargılama usulüne aykırı hareket etmiş olmaları veya tahkim sözleşmesinde hakemlerin kanun dairesinde karar verecekleri belirtilmiş olduğu halde, hakem kararının kanuna uygun bulunmaması temyiz sebebi sayılmamaktadır. Hakemleri kararlarında bu derece serbest bırakmak
doğru değildir.
Hakem kararı, tahkim süresi bittikten sonra karar verilmiş olmasından dolayı bozulursa davaya artık hakemler değil yetkili ve görevli mahkeme tarafından bakılır. Buna karşılık hakem kararı diğer temyiz sebeplerinden dolayı bozulursa hakemler yeniden seçilir ve yeni bir tahkim süresi tayin olunur.
Gerek eski hakemler gerek yeniden seçilen hakemler yargıtayın bozma kararına karşı direnme kararı veremezler bozma kararına uymak zorundadır.
Hakem kararlarına karşı temyiz süresi hakkında kanunda bir çıklık yoktur. Yergıtay temyiz süresini 15 gün olarak kabul etmektedir.
Tarafların hakem kararının verilmesinden önceki bir dönemde temyiz hakkından feragat ettiklerine ilişkin yaptıkları sözleşme hükümsüzdür. Buna karşılık taraflardan bir, hakem kararı verildikten sonra temyiz hakkından feragat edebilir ve böylece hakem kararının kesinleşmesini sağlayabilir.

Karar düzeltme: hakem kararları hakkındaki yargıtay kararlarına karşı karar düzeltme yoluna gidilemez.

Yargılamanın iadesi: kesinleşmiş hakem kararlarına karşı yargılamanın iadesi yoluna gidilebilir. Yargılamanın iadesi davası kararı vermiş olan hakemler tarafından incelenir. Tarafların hakem kararının verilmesinden önceki bir dönemde yargılamanın iadesini isteme hakkından feragat ettiklerine dair yaptıkları sözleşme hükümsüzdür.

Hakem kararının tavzihi: tavzih ve tashihi istenebilir. Tavzih yetkisi, tahkim süresi içinde karar vermiş olan hakemlere aittir. Tahkim süresi geçtikten sonra, hakemlerin kararlarını tavzih etmek yetkileri yoktur. Bu halde, hakem kararının tevdi edildiği mahkeme, hakemleri de dinlemek
suretiyle hakem kararını icrasına kadar tavzih edebilir.

HAKEM KARARLARININ İCRASI: hakem kararları kesinleşmedikçe icra olunamaz. Hakem kararı yargıtay tarafından onanmak suretiyle kesinleşmiş ise, hakem kararının altına veya arkasına kararın kesinleştiğine dair bir şerh verir.Hakem kararı süresinde temyiz edilmediği için kesinleşmiş ise bu halde hakem kararı kesinleşme şerhi ile birlikte mahkeme başkanı tarafından tasdik olunur bunun üzerine hakem kararı icraya konabilir.

Medeni Usul Hukuku


Ders İçin Önerilen Kaynaklar
Ana kaynak: Pekcanıtez, Hakan/Atalay, Oğuz/Özekes, Muhammet: Medenî Usûl Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara 2013.
Yardımcı kaynaklar: Pekcanıtez, Hakan/Özekes, Muhammet/Akkan, Mine: Medenî Usûl Hukuku Pratik Çalışmalar, Yetkin Yayınları, Ankara 2013.
Dersin Amacı
Temelini özel hukukta bulan bir uyuşmazlığın, mahkemeye başvurulmasından hükmün kesinleşmesine kadar olan usul kesitlerinin tüketilmesi suretiyle temel ilkeler ışığında yargılama yapılarak çözümlenmesinin sistematik bir şekilde sunumu; uyuşmazlığın yargılama yapılmadan çözümlenebileceği diğer yöntemlerin tanıtımı amaçlanmaktadır.
Dersin Öğrenme Kazanımları
1  Medenî usûl hukuku ile ilgili temel kavram ve kurumları açıklayabilme.
2  Medenî usûl hukukuna ilişkin temel mevzuattan meseleye uygulanacak hukuk kuralını tespit edebilme.
3  Uyuşmazlıkların çözümü için devlet yargısı ve arabuluculuk gibi başkaca uyuşmazlık çözüm yöntemlerini önerebilme.
4  Meslek etiği ilkelerini açıklayabilme.
5  Davanın açılmasından hükmün kesinleşmesine kadar olan süreçte medeni usul hukuku kurallarını uygulayabilme.