Medeni Usul Hukuku Ders Notları 1B

 

KARAR DÜZELTME
Karar düzeltme, yargıtayın temyiz incelemesi sonucunda vermiş olduğu kararlarına karşı tanınmış olan normal bir kanun yoludur. Bir hüküm hakkında yargıtayın temyiz incelemesi sonucunda vermiş olduğu karara karşı karar düzeltme yolu açık ise o hüküm ancak, karar düzeltme yoluna başvurulmaması veya başvurunun reddi ile kesinleşebilir. Karar düzeltme yolunda, karar düzeltme talebi, bu kararı vermiş olan yargıtay dairesinde incelenip karara bağlanır. Bu nedenle karar düzeltme yolu yargıtayın temyiz incelemesi sırasında yapmış olduğu hatalardan dönmesini sağlayan kendine özgü bir kanun yoludur.
Düzeltilmesi istenebilecek kararlar: karar düzeltme ancak yargıtayın temyiz incelemesi sonucunda vermiş olduğu kararlara karşı tanınmış olan kanun yoludur. Hüküm mahkemesinin bi kararına karşı süresi içinde temyiz yoluna başvurulmamış ve bu nedenle karar kesinleşmiş ise artık o karara karşı karar düzeltme yoluna başvurulamaz. Karar düzeltme temyiz yolunun devamı niteliğindedir.
Yargıtayın her kararına karşı karar düzeltme yoluna başvurulamaz.

Aşağıdaki yargıtay kararlarına karşı karar düzeltme yoluna gidilemez:
1.sulh hukuk mahkemesi kararlarının temyiz edilmesi üzerine verilen yargıtay kararlarına karşı karar düzeltme yoluna başvurulamaz. Bu ilkenin istisnaları vardır:
a)sulh hukuk mahkemsinin mirasçılık belgesi verilmesi hakkındaki isteklerle bu belgenin değiştirilmesi veya iptali davaları hakkındaki kararlarının temyizi üzerine verilen yargıtay kararlarına karşı karar düzeltme yoluna gidilebilir. 600 milyonluk karar düzeltme sınırı bu işler ve
davalar için uygulanmaz.
b)kira sözleşmesi ile ilgili davalarda karar düzeltme: kira sözleşmesine dayanan tahliye davalarına ilişkin olmak üzere s.h.m.den verilen kararların temyizi üzerine verilen yargıtay kararlarına karşı karar düzeltme yoluna gidilebilir. Yalnız bunun için gayrimenkulün bir yıllık kira bedeli toplamının 600 milyon liradan az olmaması gerekir.
Tahliye veya kira akdinin feshi davaları ile birlikte açılmış kira alacağı veya tazminat davalarına ilişkin olmak üzere s.h.m.den verilen kararların temyizi üzerine verilen yargıtay kararlarına karşı karar düzeltme yoluna gidilebilir. Yalnız bunun için istenen kira alacağının veya tazminat tutarının 600 milyon liradan az olmaması gerekir.
Tahliye veya kira akdinin feshi davalarına veya bu davalarla birlikte açılmış kira alacağı veya tazminat davalarına karşılık olarak açılan karşılık davalara ilişkin olmak üzere s.h.m.den verilen kararların temyizi üzerine verilen yargıtay kararlarına karşı karar düzeltme yoluna gidilebilir yalnız bunun için karşılık davanın miktar veya değerinin 600 milyon liradan az olmaması gerekir.
Kira bedelinin tesbiti davasında sulh mahkemesinin verdiği karar hakkındaki yargıtay kararına karşı mevcut kira ile tesbiti istenen kira arasındaki farkın bir yıllık tutarı 600 milyon liradan fazla olsa bile karar düzeltme yoluna gidilemez.
c)kat mülkiyeti kanunundan doğan davalarda s.h.m.den verilen kararların temyizi üzerine verilen yargıtay kararlarına karşı karar düzeltme yoluna gidilebilir. Yalnız bunun için kat mülkiyeti kanunundan doğan davanın miktar veya değerinin 600 milyon liradan az olmaması gerekir.
Şu halde kural olarak yalnız asliye hukuk mahkemesi kararlarının temyizi üzerine verilen yargıtay kararlarına karşı karar düzeltme yoluna gidilebilir. Fakat bu kural da mutlak değildir.

2.miktar veya değeri 600 milyon liradan az olan davalara ait hükümlerin onanması veya bozulmasına ilişkin yargıtay kararlarına karşı, karar düzeltme yoluna gidilemez. Miktar veya değeri 600 milyon liradan fazla olan alacak ve ayın davalarına ilişkin hükümlerde asıl istemin kabul edilmeyen bölümü 600 milyon lirayı geçmeyen taraf karar düzeltme yoluna başvuramaz. 3.görevsizlik, yetkisizlik,hakimin reddi, dava veya karşılık davanın açılmamış sayılması, davaların birleştirilmesi, kararlarına ilişkin yargıtay kararları ile merci belirtilmesi hakkındaki yargıtay kararlarına karşı karar düzeltme yoluna gidilemez.
4.tavzih kararının temyizi üzerine verilen yargıtay kararlarına karşı karar düzeltme yoluna gidilemez.
5.erteleme kararlarının temyizi üzerine verilen yargıtay kararlarına karşı karar düzeltme yoluna gidilemez.
6.hakemlerin verdiği hükümlerin tahkim hükümlerine göre mahkemece verilecek kararların onanmasına veya bozulmasına ilişkin yargıtay kararlarına karşı karar düzeltme yoluna gidilemez.
7.iş mahkemeleri kararlarının temyizi üzerine verilen yargıtay kararlarına karşı karar düzeltme istenemez.
8.aynı yargıtay kararı aleyhine bir defadan fazla karar düzeltme yoluna başvurulamaz.

Bir hüküm taraflardan her ikisince de temyiz edildiği halde, yalnız bir tarafın temyiz talebi hakkında karar verilir, diğer tarafın ismi temyiz edenler arasında görülmediğinden onun temyiz itirazları yargıtay kararında cevapsız bırakılır ise bunun üzerine temyiz itirazları hiç incelenmemiş olan taraf karar düzeltme yoluna başvurduğunu bildirirse bile bu halde karar düzeltme incelemesi değil temyiz incelemesi yapılır. Bu nedenle bu defa yapılan temyiz incelemesi üzerine verilen yargıtay kararına karşı karar düzeltme yoluna başvurulabilir.
Bir tarafın temyiz talebi, süre aşımı veya kararın temyiz edilemeyeceği gibi bi nedenle, esasa girilmeden reddedilmiş olup da, karar düzeltme talebi üzerine bu yanlışlığın farkına varılmış ise yargıtayın bu defa esas hakkında yapacağı inceleme karar düzeltme incelemesi değil temyiz incelemesi niteliğindedir. Bu nedenle ilk defa yapılan esasa ilişkin bu temyiz incelemesi üzerine verilen yargıtay kararına karşı karar düzeltme yoluna başvurulabilir.
Yargıtayın temyiz incelemesi sonucunda vermiş olduğu bir karara karşı yapılan bir karar düzeltme talebi yargıtay tarafından kabul edilerek karar düzeltilmiş ise yargıtayın bu son kararına karşı artık karar düzeltme yoluna gidilemez.
İstisnalar dışında yargıtayın asliye hukuk mahkemesi kararlarının temyizi üzerine vermiş olduğu kararlara karşı karar düzeltme yoluna başvurulabilir.

Karar düzeltme sebepleri:
Karar düzeltme sebepleri 4 tanedir. Bunun dışındaki bir sebepten dolayı karar düzeltme yoluna başvurulamaz.
1.temyiz dilekçesi ve –kanuni süresi içinde verilmiş olması şartiyle- karşı tarafın cevap dilekçesinde ileri sürülüp hükme etkisi olan itirazların kısmen veya tamamen cevapsız bırakılmış olması.
Temyiz sırasında ileri sürülmüş olan itirazların cevapsız bırakılması halinde, karar düzeltme talebi mesmudur. Bu nedenle yargıtayın karar düzeltme talebini kabul edip esas hakkında incelemeye geçmesi gerekir.
Yargıtay karar düzeltme talebinin esası hakkında yapacağı bu incelemede, temyiz incelemesi sırasında cevapsız bırakmış olduğu itirazları kararını etkileyecek nitelikte bulmazsa, karar düzeltme talebini reddeder. Ancak yargıtay bu ret kararında evvelce cevapsız bırakmış olduğu itirazların her
biri hakkında gerekçe göstermek zorundadır.
Temyiz talebi farkedilmeden temyiz itirazları tamamen cevapszı bırakılan tarafın başvuracağı yol karar düzeltme yolu değil temyiz yoludur.

2.yargıatay kararında birbirine aykırı fıkralar bulunması. Bunlar arasındaki çelişkinin giderilmesi için karar düzeltme yoluna başvurulur.

3.yargıtayda temyiz incelemesi sırasında hükmün esasını etkileyen belgelerde bir hile veya sahteliğin ortaya çıkması. Bu hile veya sahteliğin hükmün esasını etkileyecek nitelikte olması gerekir.

4.yargıtay kararının usul ve kanuna aykırı bulunması Yargıtay temyiz edilen hükmün usul ve kanuna uygun olduğu halde onu bozmuş veya usul ve kanuna aykırı olan bir hükmü oanamış ise yargıtayın böyle bir kararı usul ve kanuna aykırıdır. Bu nedenle böyle bir yargıtay kararına karşı da karar düzeltme yoluna gidilebilir.
Yargıtay, aleyhine karar düzeltme yoluna başvurulan kararının yanlış olduğu kanısına varırsa usul ve kanuna aykırılık sebebine dayanarak, karar düzeltme talebini kabul edip eski kararını değiştirebilmektedir. Oysa o sebep temyiz incelemesi sırasında ileri sürülmüş ve yargıtayca reddedilmiştir. Bu hali ile, karar düzeltme yolu uygulamada sanki ikinci bir temyiz yolu olmaktadır.

Karar düzeltme yoluna başvurulması:
Ancak davanın tarafları başvurabilir. Karar düzeltme yoluna başvuran tarafın hukuki yararının bulunması gerekir. Kendi temyizi üzerine hüküm bozulmuş olan taraf karar düzeltme yoluna gidemez, fakat hukuki yararı varsa gidebilir.
Bir tarafın karar düzeltme yoluna başvurabilmesi için hükmü temyiz etmiş olmasına gerek yoktur. Hüküm lehine olan taraf hükmü temyiz etmemiş ve fakat hüküm karşı tarafın temyizi üzerine bozulmuş ise, bozma kararına karşı karar düzeltme yoluna başvurarak mahkemenin hükmünün onanmasını isteyebilir.

Karar düzeltme süresi: 15 gündür. Bu süre yargıtay kararının tebliğ edildiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Bu süre geçtikten sonra karar düzeltme yoluna başvurulamaz.
Taraflardan biri süresi içinde karar düzeltme talebinde bulunursa diğer taraf –asıl karar düzeltme süresini geçirmiş olsa bile- karar düzeltme dilekçesinin kendisine tebliğinden itibaren 15 gün içinde vereceği ayrı bir dilekçe veya cevap lahiyası ile karar düzeltme talebinde bulunabilir. Buna katılma suretiyle karar düzeltme denir.

Karar düzeltme talebi: dilekçe ile yapılır. Karşı taraf karar düzeltme dilekçesinin kendisine tebliğinden itibaren 15 gün içinde bir cevap lahiyası verebilir. Bu cevap lahiyasında karar düzeltme talebine karşı cevap verebileceği gibi, başka sebeplere dayanarak karar düzeltme de isteyebilir.
Karar düzeltme yoluna başvurmak hükmün icrasını durdurmaz. Temyiz incelemesi sırasında verilmiş olan icranın durdurulması kararı da karar düzeltme safhası için geçerli değildir.

Karar düeltme talebinin incelenmesi:
Karar düzeltme talebi aynı yargıtay dairesinde, yani temyiz incelemesini yapmış ve karar bağlamış olan yargıtay dairesinde veya HGKda incelenir. Yargıtay incelemesini dosya üzerinde yapar. Karar düzeltme safhasında duruşma yapılmaz.

Karar düzeltme incelemesi 3 aşamalı olabilir:
1.ilk önce karar düzeltme talebinin mesmu olup olmadığı incelenir. Karar düzeltme talebi, düzeltilmesi istenebilecek bir karar karşı karar düzeltme yoluna başvurmakta hukuki yararı olan tarafça, karar düzeltme süresi içinde yapılmış ise mesmu sayılır. Mesmu olmayan karar düzeltme talebinde bulunan taraf para cezsıyla cezalandırılır.
2.karar dzüeltme talebi mesmu ise yargıtay, karar dzüeltme talebinin, kanunun saydığı sebeplere uygun olup olmadığını araştırır.
3.yargıtay karar dzüeltme talebini kanunun saydığı sebeplerden birine veya birkaçına uygun bulursa, karar dzüeltme talebini (dilekçesini) kabul ederek esas hakkında incelemeye başlar.

Yargıtay, karar düzeltme dileçesinin kabulüne karar verince, karar dzüeltme talebini esastan incelemeye başlar. Bu inceleme sonucunda iki şekilde karar verilir.
1.karar düzeltme talebinin (esastan)reddine
2.karar düzeltme talebinin (esastan)kabulüne

karar düzeltme talebinin esastan reddedilmesi:
yagıtay mevcut olduğu kanısına vardığı karar düzeltme sebebini temyiz incelemesi sonucunda vermiş olduğu kararının esasını etkileyecek nitelikte bulmazsa karar düzeltme talebini reddeder.
Karar düzeltme talebinde bulunan taraf, hükme etkili olup olmadığını kendisi takdir edemeyeceğinden, karar düzeltme isteme yetkisini kötüye kullanmış ve yargıtayı gereksiz yere işgal etmiş sayılamaz. Yani talebinde haklıdır. Bu nedenle karar düzeltme isteyen tarafa, talebi esastan reddedildiği halde para cezası verilemez.

karar düzeltme talebinin esastan kabul edilmesi:
Karar düzeltme talebini esastan kabul eden yani karar düzeltme sebebini temyiz incelemesi sonucunda vermiş olduğu kararı etkileyici nitelikte bulan yargıtay, bunun üzerine temyiz incelemesi sonucunda vermiş olduğu eski kararını düzeltir. Bu düzeltme yargıtayın kendi kararına ilişkin olabileceği gibi mahalli mahkemenin hükmüne de ilişkin olabilir.
Yargıtay temyiz üzerine vermiş olduğu kararın bazı yönlerden usul ve kanuna aykırı olduğu kanısına varırsa bunları düzeltir.

Yargıtay temyiz incelemesi sonucunda onamış olduğu bir hükmü, karar düzeltme talebi üzerine bu defa bozabilir. Mahalli mahkeme bu bozma kararına uyabilir veya ona karşı direnebilir. Taraflardan yalnız biri karar düzeltme yoluna başvurmuşsa, yargıtay mahalli mahkeme hükmünü o taraf aleyhine olarak bozmaz.
Yargıtay temyiz incelemesi sonucunda bozmuş olduğu bir hükmü karar düzeltme talebi üzerine bu defa onayabilir. Yani eski bozma kararını kaldırabilir.
Yargıtay karar düzeltme talebi üzerine mahalli mahkeme hükmünü düzelterek de onayabilir.

KESİN HÜKÜM
Kesin hükmün amacı kişiler arasındaki uyuşmazlıkların kesin biçimde çözümlenmesidir. Bu amacın gerçekleşmesinde hem kişilerin hem devletin yararı vardır.
Kesin hükmün bu amacı şu 2 şekilde gerçekleşir:
1.bir mahkeme hükmüne ancak bir dereceye kadar itiraz edilebilmesi.(şekli anlamda kesin hüküm)
2.davanın tarafları arasındaki hukuki ilişkinin bütün bir gelecek için kesin olarak tespiti veya düzenlenmesi . (maddi anlamda kesin hüküm)

ŞEKLİ ANLAMDA KESİN HÜKÜM
Bir kararın şekli anlamda kesinliği ile, o karar karşı artık normal kanun yollarına (temyiz, karar düzeltme) başvurulamayacağı anlaşılır. Bir karar şekli anlamda kesinleşince, tarafların o davadaki amaçları gerçekleşmiş olur. Fakat bu, taraflar arasındaki uyuşmazlığın değil, ancak görülmekte olan davanın sona ermesi demektir. Bundan sonra da taraflar aynı uyuşmazlığın yeni bir dava konusu yapılmaması için bir başka müesseseye yani maddi anlamda kesin hüküm müessesesine ihtiyaç vardır.

verildikleri anda kesin olan kararlar: bazı kararlar verildikleri anda şekli anlamda kesinleşir. Bunlar temyiz edilemeyen nihai kararlardır.

kanun yoluna tabi olan kararlar: kanun yoluna tabi olan kararlar kanun yoluna başvurma süresinin geçmesi ile şekli anlamda kesinleşir. temyiz süresinin geçmesiè ilemahkemenin kararı kesinleşir.
süresi içinde temyiz yoluna başvurulmuş,è yargıtay hükmü onamış ve bu onama kararına karşı karar düzeltme yolu açık ise hüküm 15 günlük karar düzeltme süresi içinde karar düzeltme yoluna başvurulmaması ile kesinleşir. kanun yoluna başvurmaktan feragat edilmesiè ile verilen karar
kesinleşir. kanun yoluna başvurma talebinin reddiè ile yargıtayın kararına karşı karar düzeltme yolunun kapalı olduğu hallerde temyiz talebinin reddi ile mahalli mahkeme hükmü kesinleşir.
Yargıtayın kararına karşı karar düzeltme yolunun açık olduğu hallerde yargıtayın onama kararı ile hüküm hemen kesinleşmiş olmaz. Bu halde hüküm karar düzeltme talebinin reddedilmesi ile kesinleşir.

Şekli anlamda kesinliğin sonuçları:
1.kesinleşen karar karşı artık normal kanun yollarına gidilemez.
2.bir karar anlamada maddi anlamda kesinlikten bahsedebilmek için o kararın şekli anlamda kesinleşmiş olması gerekir.
3.bir hükmün icraya konulabilmesi için onun kural olarak şekli anlamda kesinleşmiş olması gerekmez.

Şekli anlamda kesinliğin sona ermesi: kural olarak sona ermez. Eski hale getirme talebinin kabul edilmesi şekli anlamada kesinliği ortadan kaldırır. Yani karar kesinleşmemiş gibi temyiz veya karar düzeltme incelemesi yapılır.

MADDİ ANLAMDA KESİN HÜKÜM
3 unsuru kapsar
1.maddi anlamda kesinlik ancak yargısal kararlara tanınan bir vasıftır.
2.bu vasıf kanun tarafından tanınmaktadır.
3.bu vasıf yargısalkararın hakikat olarak kabul edilmesini zorunlu kılar.

Aynı taraflar arasında aynı dava konusu hakkında ve aynı dava sebebine dayanarak yeni bir dava açılamaz.açılırsa bu dava dinlenmez.
Şekli anlamda kesinlik yalnız bir safhada yani açılmış olan dava safhasında uyuşmazlığı sona erdirdiği halde, maddi anlamda kesinlik devamlı olarak bu sonucu meydana getirir.

Maddi anlamda kesin hükmün şartları: 3 tanedir.
Yeni açılan bir davaya karşı o davanın daha önce kesin hükme bağlanmış olduğunu söyleyebilmek için eski dava ile yeni davanın
1.müddeabihlerinin
2.dava sebeplerinin
3.taraflarının aynı olması gerekir.

Müddeabihlerinin aynı olması: müddeabih dava ile elde edilmek istenen sonuçtur. Mesela bir laacağın ödenmesi. Mesela bir istihkak davası sonucunda verilen kararın hüküm fıkrasında bir
gayrimenkulün mülkiyetinin Bye değil bilakis, Aya ait olduğuna karar verilmişse, Bnin aynı gayrimenkul için açacağı istihkak davası kesin hüküm itirazı ile karşılaşır. Bir malın ilk davada aynen teslimi, ikinci davada ise bedelinin ödenmesi dava edilse, müddeabihler gene aynı demektir.
Aşağıdaki örneklerde müddeabihler aynı değildir:

1.ilk davada davacı ismail manevi tazminat, bu davada ise maddi tazminat istemiştir. İlk dava ile bu davadaki tazminat isteği aynı olmadığı için olayda kesin hükümden söz edilemez.
2.davacı tarafından davalı aleyhine evvelce açılan dava sonunda taraflara ait taşınmaz malları ayıran ortak sınır tespit edilmiş ve bu husustaki hüküm kesinleşmiştir. Davacı bu kez açtığı davada, davalının bu sınırı aşarak duvar yapmak suretiyle bahçesine müdahalede bulunduğunu iddia etmektedir. Bu iddiaya göre evvelki davadaki müddeabih ile bu davadaki müddeabih aynı
değildir.

Dava sebeplerinin aynı olması: dava sebebi davanın dayanağı olan vakıalardır.
Hakim eğer bildirmişse davacının kendisine bildirdiği hukuki sebeple bağlı olmayıp dava dilekçesinde gösterilen vakıaların hukuki niteliğini kendisi doğru olarak belirler.
Hukuki sebep davanın sebebi olamaz.
Davanın gerçek sebebi vakıalardır. Hakim bu vakıalarla bağlı olduğu ve bunlar dışındaki vakıaları kendiliğinden nazara alamadığı için, birinci davada yalnız o vakıalar hakkında inceleme yapmış ve yalnız o vakıalara dayanarak kararını vermiştir. Kesin hüküm de yalnız o vakıalar bakımından
mevcuttur. Aynı vakıalara dayanarak aynı taraflar arasında ve aynı konuda bu defa ikinci bir dava açılırsa, iki davanın dava sebebi aynı olacağından ikinci dava kesin hüküm nedeniyle reddedilir. Buna karşılık aynı taraflar arasında aynı konuda açılan bu ikinci davanın dayandığı vakıalar, birinci
davada ileri sürülen vakıalardan farklı ise birinci dava sonucunda alınan hüküm ikinci davada kesin hüküm teşkil etmez ve ikinci dava mesmudur; çünkü iki dava arasında sebep birliği mevcut değildir.
Aynı vakıalara dayanarak yeni bir hukuki sebep ileri sürmek suretiyle yeni bir dava açılamaz. Çünkü bu yeni hukuki sebep doğru olsa idi hakim ilk dava sırasında onu tarafların bildirmemiş olmalarına rağmen kendiliğinden gözetirdi.Açılan ikinci dava kesin hüküm nedeniyle esasa girmeden reddedilir.
İkinci davanın dayandığı vakıalar ilk davadan önce veya sonra doğmuş olsun ilk davada incelenmemiş ise, iki davanın sebepleri ayrıdır ve ikinci davada kesin hüküm itirazında  bulunulamaz.
Yargıtayın ön planda tuttuğu husus vakıalardır. İki davanın hukuki sebepleri aynı kaldığı halde vakıaları değişik olduğundan ortada kesin hüküm yoktur.
Kesin hükümden sonra ortaya çıkan vakıalara dayanarak yeni bir dava açılması halinde iki davanın dava sebepleri aynı değildir. Çünkü kesin hüküm ancak hüküm anındaki durumu tespit eder hükümden sonraki döneme etkili değildir.Bu nedenle yeni vakılara dayanarak açılan ikinci dava birinci davadaki kesin hükme aykırı düşmez davanın dinlenmesi gerekir.

Tarfların aynı olması: eski dava ile yeni davanın taraflarının aynı olması gerkir.( davanın kesin hükümden dolayı reddedilebilmesi için) Birinci davada davalı olan taraf, ikinci davada davacı olarak hareket etse bile, ikinci davanın müddeabihi ve dava sebebi aynı ise birinci davada verilen karar, ikinci dava için kesin hüküm teşkil eder yani ikinci dava kesin hükümden dolayı reddedilir.
Kesin hüküm tarafların mirasçıları hakkında da vardır.

Maddi anlamda kesinliğin başlaması: bir karar şekli bakımdan kesinleşmeden o kararın maddi anlamda kesin hüküm gücüne sahip olduğu iddia edilemeyeceği gibi, açılan yeni bir davada kesin hüküm itirazında blunulamaz. Bu halde bir derdestlik itirazında bulunulabilir ki, bu da hukukumuza göre bir ilk itirazdır.
Maddi anlamda kesinlik şekli anlamda kesinlikle birlikte başlamakla beraber kural olarak hüküm ve sonuçlarını aynı zamanda doğurmaz.

MADDİ ANLAMDA KESİN HÜKMÜN UYGULAMA ALANI

Kararların çeşidi bakımından:
1.maddi anlamda kesinliğe elverişli olmayan kararlar: çekişmesiz yargıda verilen kararlar kural olarak şekli bakımdan kesinleşmeye elverişli oldukları halde, bu kararlar maddi anlamda kesin hüküm gücüne sahip değildir. Çünkü çekişmesiz yargı kararları her zaman değiştirilebilir. Mesela mirasçılık belgelerinde olduğu gibi.
2.maddi anlamda kesinliğe elverişli olan kararlar: yani maddi anlamda kesin hüküm teşkil eden kararlar:
a)mahkemelerin çekişmeli yargıya ilişkin bütün nihai kararları(hükümler,usule ilişkin nihai kararlar)
b)hakem kararları
c)icra tetkik merciinin takip hukukuna ilişkin kararları

karaların muhtevası bakımından:

hükmün fıkrası: maddi anlamda kesinlik kararın yalnız hüküm fıkrası hakkında mevcuttur. Hüküm fıkrası davada istenen hususlar hakkında mahkemece verilen kararı gösterir.

gerekçe: hükmün gerekçesinin kesin hüküm gücü yoktur. Gerekçe maddi anlamda kesinlikten tamamen tecrit edilmiş de değildir. 3 halde gerekçede maddi anlamda kesinlikle ilgilidir:
1.hüküm fıkrası açık değilse; gerekçe hüküm fıkrasını açıklamaya ve kesin hükmün kapsamını belirlemeye yardım eder.
2.bir davanın usulden reddedilip edilmediğini anlamak için gerekçeye başvurulabilir.
3.hüküm fıkrasına sıkı sıkıya bağlı olan gerekçe kesin hüküm teşkil eder.

MADDİ ANLAMDA KESİN HÜKMÜN ETKİLERİ:

kesin hükmün bağlayıcı olması kesin hüküm, hükmü veren mahkeme de dahil diğer bütün mahkemeleri bağlar. Yani mahkemeler aynı konuda aynı dava sebebine dayanarak, aynı taraflar
hakkında verilmiş olan bir kesin hüküm ile bağlıdır. Aynı davayı bir daha inceleyemezler. Ve aynı konuya ilişkin yeni bir davada, önceki davada verilmiş olan kesin hüküm ile bağlıdırlar.
Kesin hüküm sonradan çıkarılan bir kanunla da değiştirilemez.

kesin hüküm itirazı
bir dava karar bağlanıp verilen hüküm kesinleştikten sonra aynı taraflar arasında, aynı konuda, aynı dava sebebine dayanılarak yeni bir dava açılamaz. Açılırsa ikinci dava, kesin hüküm itirazı ile karşılaşır. Ve esasa girilmeden kesin hükümden dolayı reddedilir.
Kesin hüküm itirazı bir davanın konusunu oluşturan uyuşmazlığım daha önce kesin bir hükümle çözümlenmiş olması nedeniyle mahkemece yeniden inceleme konusu yapılamayacağına ilişkin usuli bir itirazdır.
Açılan bir dava hakkında kesin hüküm bulunmaması dava şartlarındandır. Yani bir davanın dinlenebilmesi için aynı konuda, aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanarak verilmiş bir kesin hüküm bulunmamalıdır. Davanın her safhasında yapılabilen kesin hüküm itirazı ile dava şartlarından birinin bulunmadığı ileri sürülür.
Taraflar kesin hüküm itirazını ileri sürmekten feragat etseler bile, mahkeme, kesin hükmü öğrenince davaya bakamaz.
Mahkeme kesin hüküm itirazını kabul edince dava şartlarından biri noksan olduğundan, davayı mesmu olmadığından dolayı reddetmekle yükümlüdür.
Mahkeme kesin hüküm itirazını reddederse davanın esasına girer ve davayı esastan hükme bağlar.

kesin hüküm kesin delil teşkil eder
birinci davada verilmiş olan hüküm aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanarak, aynı konuya ilişkin olarak açılan ikinci bir davada, birinci davada kesin hükme bağlanmış olan husus hakkında kesin delil teşkil eder.
Bir kira bedelinin tespiti davası sonucunda verilmiş olan hüküm, daha sonra kira alacağının ödenmesi için açılan eda davasında kesin delil teşkil eder.
Taraflar arasındaki birinci davada, bir gayrimenkulün mülkiyetinin davacıya ait olduğuna karar verilmişse bu davada verilen -kesin- hüküm davacının aynı davalıya karşı açacağı müdahalenin önlenmesi davasında kesin delil teşkil eder.
Aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanarak ve aynı hukuki ilişki hakkında açılan ikinci davanın müddeabihi, birinci davadakinden farklı olsa bile, iki davanında temelini oluşturan aynı hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığı hakkında verilmiş olan hüküm, ikinci davada kesin delil teşkil eder.
Bir satış sözleşmesi ile, satıcı alıcıya iki adet mal satmıştır. Alıcının bu mallardan birinin teslimi için satıcıya karşı açmış olduğu davada satıcı muvazaa iddiasında bulunmuş, mahkeme muvazaa iddiasını doğru görmeyerek reddetmiş ve malın teslimine karar vermiş, hüküm kesinleşmiştir. Alıcının ikinci malın teslimi için açtığı davada, davalı satıcı yeniden muvazaa iddiasında bulunursa bu iddiası dinlenmez. Çünkü birinci davada verilen hüküm, satış sözleşmesinin muvazaalı olmadığı hakkında kesin delil teşkil eder.
Bir davada verilen kesin hüküm, bu davanın taraflarından biri tarafından başka birine karşı açılan ve konusu ile dava sebebi aynı olan ikinci bir davada kesin delil teşkil etmez. Çünkü iki davanın tarafları farklıdır. Fakat birinci davada verilen kesin hüküm ikinci davada kuvvetli bir takdiri
delil teşkil eder. Bir gayrimenkulün hissedarlarından birinin taraf olduğu bir dava kesin hükme
bağlandıktan sonra, diğer hissedarlar tarafından açılan ve konusu ile dava sebebi aynı olan ikinci davada, birinci hüküm kesin delil teşkil etmezse de kuvvetli bir takdiri delil teşkil eder.

MADDİ ANLAMDA KESİN HÜKMÜN SONA ERMESİ
Maddi anlamda kesin hüküm kural olarak sona ermez. İstisnai hallerde kesin hükme bağlanmış olan davaya tekrar bakılması mümkündür:
1.yargılamanın iadesi: kanun tahdidi olarak saydığı bazı ağır yargılama yanlışlıklarından dolayı kesin hükümün tekrar gözden geçirilmesine ve aynı dava hakkında yeni bir hüküm verilmesine istisnai olarak müsaade etmektedir.
2.değişiklik davası: bazı hallerde hüküm verildikten sonra hükmün verildiği sırada ona esas teşkil etmiş olan şartlar değişmiş olabilir. Bu değişiklik, önceki şartlara göre verilmiş olan hükmün de değişmesini zorunlu kılabilir. Maddi anlamda kesin hüküm gücünü kazanmış olan bir hüküm, tekrar gözden geçirilebilmekte ve hükmün yeni şartlara göre değiştirilmesi sağlanabilmektedir. Buna değişiklik davası denir.

Medeni Usul Hukuku


Ders İçin Önerilen Kaynaklar
Ana kaynak: Pekcanıtez, Hakan/Atalay, Oğuz/Özekes, Muhammet: Medenî Usûl Hukuku, Yetkin Yayınları,
Yardımcı kaynaklar: Pekcanıtez, Hakan/Özekes, Muhammet/Akkan, Mine: Medenî Usûl Hukuku Pratik Çalışmalar, Yetkin Yayınları, Ankara 2013.
Dersin Amacı
Temelini özel hukukta bulan bir uyuşmazlığın, mahkemeye başvurulmasından hükmün kesinleşmesine kadar olan usul kesitlerinin tüketilmesi suretiyle temel ilkeler ışığında yargılama yapılarak çözümlenmesinin sistematik bir şekilde sunumu; uyuşmazlığın yargılama yapılmadan çözümlenebileceği diğer yöntemlerin tanıtımı amaçlanmaktadır.
Dersin Öğrenme Kazanımları
1  Medenî usûl hukuku ile ilgili temel kavram ve kurumları açıklayabilme.
2  Medenî usûl hukukuna ilişkin temel mevzuattan meseleye uygulanacak hukuk kuralını tespit edebilme.
3  Uyuşmazlıkların çözümü için devlet yargısı ve arabuluculuk gibi başkaca uyuşmazlık çözüm yöntemlerini önerebilme.
4  Meslek etiği ilkelerini açıklayabilme.
5  Davanın açılmasından hükmün kesinleşmesine kadar olan süreçte medeni usul hukuku kurallarını uygulayabilme.