Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi Çıkmış Sınav Soruları

Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi Aydan Ömür Surlu çıkmış sınav soruları

Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi dersini Aydan hocadan alan arkadaşlara bazı notlar:

Aydan hocanın ders notları biraz kafa karıştırıcı olabilir ancak kendisi dersi takip etmeye ve kavramları derste kullanıldığı şekilde sınav kağıdında görmeye oldukça önem veriyor. Eğer sınavlara çalışmayı son dakikaya bırakanlardan değilseniz size tavsiyelerim fırsatınız olduğunda;

  1. Aydan hocanın tezlerine göz gezdirmeniz kavramlar konusundaki hakimiyetinizi artıracaktır. tez.yok.gov.tr adresinde hem Doktora hem de Yüksek Lisans tezi yer alıyor. Yüksek Lisans tezi Thomas Hobbes’un devlet ve hukuk anlayışı konusuna değinirken doktora tezi ders sırasında duymaktan illallah diyeceğiniz Tanıma Kuralını anlatıyor. Belki biraz detaylı bir çalışma metodu ancak işe yarayacaktır.
  2. Aynı zamanda Aydan Hoca  Yrd. Doç. Dr. Gülriz UYGUR’a ait Hukuki Pozitivizmin Değişen Yüzü mü?  başlıklı makaleyi okumanızı tavsiye edecek. Okuyun mutlaka!

Hukuk Felsefesi gereksiz bir ders gibi görünebilir gözünüze ama bence Hukuk nosyonu deyip durduğumuz o ince çizgiye ulaşabilmek için oldukça önemli olduğunu düşünüyorum.

Şimdiye kadar genel olarak çıkmış sorulara değinirsek;

………………………………………………………

  1. “Doğal Hukukun Asgari İçeriği” kavramının hangi hukukçuya ait olduğunu ve neyi ifade ettiğini, ilgili hukuk akımının genel özelliklerini de açıklayarak değerlendiriniz.

Cevap:

Hukuki pozitivistlere göre hukukun içeriği ahlaktan bağımsız olmalıdır. Hukukun içeriğinin ahlaktan bağımsız olması ise bizi hukukun içeriğinin herşey olabileceği sonucuna götürür. Hart ise buna karşı çıkmıştır. Hart, hukukun asgari bir içeriğinin olması gerektiğini savunur. Hukuki pozitivist bakış açısı ile belirlenen hukukun dahi belirli bir içeriği olmalıdır. Hart’a göre hukuk sadece emir ve müeyyide ekseninde açıklanamaz. Bir hukuk ekseninden bahsedilecek ise bunun bir içeriğinin olması gerekir. Bu asgari içeriği oluşturan unsurları Hart iki yönden inceler; insanın doğal yapısı ve insanların yaşadığı çevre.

“Doğal hukukun asgari içeriği kavramı” H.L. Hart’a ait bir kavramdır. Doğal hukukun asgari bir içeriğe sahip olması insanların var olma iç güdüsünün gerçekleşmesi gereğidir. Bu var olma iç güdüsünü hukuk karşılıyorsa insanlarda kendiliğinden bu hukuk sistemine uyacaklardır.

  • İnsanın fiziki bakımdan zayıf olması
  • Bedensel ve mental özellikler bakımından yaklaşık eşitliğe sahip olmaları
  • Sınırlı bir fedakarlığa sahip olması
  • İnsan iradesinin sınırlı dayanıklılığı
  • Doğanın sınırlı kaynakları olması.

Bu unsurları ifade eden Hart, doğaya ve doğa insan ile ilgili olan unsurlar hukukun ve ahlakın belirli temel koşullarını oluştururlar ve bir anlamda örtüşmesini sağlar. Hukuk ve ahlak arasında bir ayrım yapmış olduğundan dolayı Hart bir hukuki pozitivisttir.

Hukuki Pozitivizmin Genel Özellikleri

  • Hukuki pozitivistler hukuk ahlak ayrımı yaparlar
  • Hukukun kaynağını sosyal olguya dayandırırlar (tanıma kuralı)
  • Hukuki pozitivizme göre hukuk, insanlar tarafından yaratılmıştır.
  • Hukuki pozitivizme göre hukuk sadece pozitif hukuktan ibarettir.
  • Hukukla adaleti ilişkilendirmez tanımda adalete yer vermez.

………………………………………………………

  1. Hukuku, güç ilişkisinden hareket ederek açıklayan düşünür kimdir? Bu düşünürün görüşlerini ilgili olduğu hukuk akımının genel özellikleri ve türü bakımından değerlendiriniz.? (2015 – 2016)

Cevap:

Hukuku güce dayandıran düşünür Austin’dir. Austin bir hukuki pozitivisttir. Ona göre hukuk egemenin emridir. Hukuk egemen tarafından verilen uyulmaması halinde müeyyideye bağlanan kurallardır. Hukuk kuralının dış dünyada sonuç doğurabilmesi hukuki etkinliktir. Güçlü egemenin kuralları etkindir. Austin’in dahil olduğu hukuki pozitivizmin özellikleri şu şekilde sıralanabilir.

  • Hukuki pozitivizm hukuk ile ahlak arasında ayrım yapar. Hukukun tanımında ahlaka yer vermez. (Kesinlik, belirlilik)
  • Hukuki pozitivizme göre hukuk insanlar tarafından yaratılmıştır.
  • Hukukun kaynağını sosyal olguya dayandırırlar
  • Hukuk sadece pozitif hukuktan ibarettir.
  • Hukuk ile adaleti ilişkilendirmez. Hukukun tanımında adalete yer vermez

………………………………………………………

  1. Dworkin’in Hart’un hukuk teorisine yönelik eleştirileri nelerdir? (2015-2016)

Cevap:

Dworkin, Hart’ın hukuk anlayışını “kurallar modeli veya salt olgu yaklaşımı” olarak adlandırarak bu görüşün hukuk kuramı oluşturmada başarısız olduğunu belirtmiş, böylece hukukun sadece formel mantığa dayanan yazılı hukuk kuralları ile ilgili olmadığını, hukukun prensiplerle ve ilkelerde bir bütün olduğunu iddia etmiştir. Bu bağlamda hukuk kuramında genel olarak pozitivizmin geçerlilik anlayışını eleştirmiş ve Hart’ın tanıma normunun da hukuksal geçerlilik ve hukukun tanımlaması için yetersiz olduğunu belirtmiştir.

Dworkin’in Eleştirileri:

  1. Hukuki pozitivizme göre hukuk yalnızca kurallardan oluşur. Oysa Hart tanıma kuralı ile işin içerisine ilkeler katmaya çalışmakta bu da h.p. düşüncesinin aslı ile çelişmektedir. Hart bu konuya cevap olarak, h.p.nin hukukun sadece kurallardan oluştuğunu kabul etmediğini, kuralların yanı sıra ilkelerin de bulunduğunu söyler.
  2. p. in geçerlilik kriteri kuralların içeriğine değil şekli özelliklerine bakmaktadır. Ahlak hukuka dahil olursa bu durum sorun yaşanmasına neden olabilir. Hart cevabında esnek hukuki pozitivizmin böyle bir sınırlamayı gerekli görmediğini belirtir. Hart için önemli olan tanıma kuralının var olma koşullarının sağlanmasıdır. Önemli olan yetkililerin öngördüğü kriterdir.
  3. Dworkin’e göre ahlaki ilkeler tanıma kuralı altında belirlendikleri için hukuk değildirler. Hukukun parçası olarak ahlaki ilkeleri ortaya koymak, ayrılabilirlik tezini de ihlal etmek anlamına gelecektir. Hart ve beraberindeki esnek pozitivistlere göre ahlaki ilkeleri hukuki kılan şey, tanıma kuralındaki şartı yerine getirerek hukuki nitelik kazanmalarıdır.
  4. Dworkin, tanıma kuralının sosyal bir kural olması ile ahlaki illerin bağdaşmayacağını savunmaktadır. Hart’a göre ise birincil kuralların sosyal kural olma zorunluluğu yoktur.
  5. Beşinci itiraz tanıma kuralının epistemik fonksiyonu ile ilgilidir. Ahlakiliğe hukuk içinde yer vermek, ahlakiliğin tartışmalı doğasından ötürü, tanıma kuralının epistemik fonksiyonunu yerine getirmesini imkansız kılmaktadır. Hart’ın tanıma kuralının geçerlilik fonksiyonu üzerinde durduğu, bu kuralın uygulanması ile ilgili olaraksa, anlaşmazlıkların ortaya çıkabileceğini kabul ettiği belirtilebilir. Gerçekte hukuk tartışmalıdır. Günümüzde birçok hukuki pozitivist hukuki kesinlik ve belirliliğin tam olarak sağlanamayacağını savunmaktadır.

………………………………………………………

4. Devlet- birey ilişkisi bağlamında Thomas Hobbes’un bireyin özgürlüğü hakkındaki görüşlerini açıklayınız (2015-2016)

Cevap:

Hobbes’un düşüncelerinde önemli bir yer tutan doğal haklar devletin güvencesi altındadır. Bu hakları devlet kendisi bile ihlal etse, toplum sözleşmesi ortadan kalkmaktadır. Hobbes bireycidir. Hobbes’a göre birey asıldır, toplum ise kurgudur. İnsanlar zorunluluktan bir araya gelmişler ve suni bir insan olan Leviathan’ı yaratmışlardır. Yaşama ve güvenlik haklarını beraberlerinde getirmişler ancak mülkiyet hakları devletle birlikte var olmuştur. Devletin görevi insanların kendi aralarındaki mülkiyet haklarını korumaktır. Hobbes’un düşüncesinde yönetimin bireyin yaşama hakkını ihlal etmesi durumunda birey ile egemen arasındaki toplum sözleşmesini ortadan kalkmakta ve birey ile savaş ortamına dönmesi söz konusu olmaktadır. Aksi durumda her türlü otoriteye boyun eğmek esastır. Devletin ve hukukun temelini dine değil, toplum sözleşmesi ile insanlara dayandırıyor.

………………………………………………………

  1. Konvansiyonel hukuk anlayışı, tanıma kuralının sosyal bir kural olmasına dayanan Jules Coleman’ın ahlakiliğe gönderme yapan tanıma kuralıyla ilgili olan görüşlerini; neden sosyal kural olma özelliğini kaybetmeyeceği düşüncesini de göz önünde bulundurarak açıklayınız? (2015 – 2016)

Cevap:

Coleman da ahlakiliğe gönderme yapan kuralın tartışmalı olabileceğini kabul ederken, bu durumun zorunlu olarak tanıma kuralının tartışmalı bir kural olması sonucuna yol açmayacağı kanısındadır. Coleman’a göre tanıma kuralının ahlakiliğe yaptığı her gönderme tartışmalı olmayabilir. Bir ahlaki ilkenin hukukiliği, içeriksiz özellikleriyle de belirlenebilir. Bu tür durumdalarda hangi ahlaki ilkelerin hukuki olarak bağlayıcı olduğunu belirlemek, hangi kuralların hukuk kuralları olduğunu belirlemekten daha fazla tartışmalı değildir. Öte yandan, bir ahlaki ilkenin hukukiliği içeriğine bağlı ise, bu durumda Coleman, hangi ilkelerin hukuki olduğunu konusunda tartışma olabileceğini belirtmektedir. Coleman’a göre, bir tanıma kuralının tartışmalı yönleri bulunabilir. Ama bu durum, tanıma kuralının bütünüyle tartışmalı bir kural olduğu sonucuna yol açmayacağından onun sosyal bir kural olmasını da önlemez. Coleman’ın ayrılabilirlik tezi kapsamında ortaya koyduğu negatif pozitivizm anlayışı da ahlakiliğe gönderme yapmayan bir tanıma kuralının sosyal kural olduğunun kabulü anlamına gelmektedir. Coleman, ahlakiliğe gönderme yapan tanıma kuralının, sosyal kural olma özelliğini kaybetmeyeceği inancındadır. Bu çerçevede Coleman, ilk olarak hukuki geçerlilik şartı olarak ahlaki ilkelerin içeriğini göz önüne almayan tanıma kuralı olabileceğini, ikinci olarak ahlakiliğe gönderme yapmayan hukuk kurallarıyla ilgili geçerlilik şartında da tartışma olabileceğini belirtmektedir. Üçüncü olarak ise, Coleman, hukuki geçerlilik şartı olarak ahlaki ilkelerin içeriğine yer veren tanıma kuralında tartışma olmayabileceğini belirtmektedir.

………………………………………………………

  1. Tanıma Kuralı ile Temel Norm hangi düşünürlere ait kavramladır? Bu iki kavram arasındaki benzerlikler ve farklılıkları açıklayınız?

Cevap:

Tanıma kuralı H.L.A. Hart’a, Temel Norm ise Hans Kelsen’e aittir. Kelsen, her normun geçerliliği bir üst normdan alır. En üstte anayasa bulunur der ama burada durmuyor bir de diyor ki, hukuk bir normlar piramididir. En üstte, anayasanın da üstünde temel norm yer alır. Temel norm en üstte ve nihai olduğu için diğer tüm kurallar geçerliliğini temel normdan alır. Bu yönü ile Hart’ın tanıma kuralına benzerlik göstermektedir. Ancak aradaki en önemli fark geçerlilik ve varlık açısındandır. Temel normun varlığı varsayımsaldır.

Tanıma Kuralı: Tüm normları belirleyen ve geçerlilik kazandıran bir norm vardır.

Temel Norm: Temel ve nihai bir kural vardır.

Temel normun varlığı varsayımsaldır. Tanıma kuralı ise varlığını kabul edilmesinden alır. Dolayısı ile sosyal olguya yani yetkililerin pratiğine dayanır. Tanıma kuralının varlığı gerçekliktir.

Tanıma kuralının geçerliliği ya da geçersizliğinden bahsedilemez. Temel normun geçerliliğinden bahsedilebilir.

………………………………………………………

  1. Thomas Hobbes, John Locke ve Jean Jack Rousseau’yu; doğal hukuk, (doğa yasası) doğa durumu ve toplum sözleşmesi hakkındaki görüşleri açısından karşılaştırınız. (2015-2016)

Cevap:

Doğa Durumunda;

Hobbes: İnsanlar doğuştan sosyal bir varlık değildir, zayıf, acımasız, ilişkileri sevgiye dayanmaz. Birbirlerine düşmandırlar. Güvensizlik ortamı vardır. Herkes özgür ve eşittir ve insanlar sürekli istek halindedirler. İsteksiz olmaları hareketsizlik yani ölüm anlamına gelir. Güç elde etmek isterler ve bu nedenle çatışmalar yaşanır. Her bireyin herşey üzerinde eşit doğal hakkı vardır. Ama yapıları ve ihtiyaçları gereği yalnız yaşamaları mümkün değildir. Bu nedenle bir araya gelerek topluluğu oluştururlar.

Locke: insanlar sosyaldirler ve toplum halinde yaşarlar. Eşit ve özgürdürler. Diğer insanların malı, canı ve özgürlüğüne saygı gösterirler. Akıl ve mantık kurallarına uygun yaşayarak birbirlerini korurlar, yardımlaşırlar. İyi niyetlidirler. Doğa durumu doğa yasalarından kaynaklanmaktadır. Barış hali söz konusudur. Ancak devam etme güvencesi yoktur.

Rousseau: insan tek başına vahşi hayvan gibi yaşar. Sonra bir arada yaşamaya başlarlar. Her şey eşittir. Ortak mülkiyet vardır. İş bölümü nedeniyle yerini bireysel mülkiyete bırakır. Mülkiyet sahibi olanlar zamanla güçlenir ve diğerlerini ezmeye başlar. Köle – efendi durumu oluşur. Sınıflaşma başlar. Efendiler haklarını korumak için devleti kurar. Yani devlet eşitliğin bozulup eşitsizliğin oluşması ile ortaya çıkmıştır. Mülkiyet ile doğal özgürlük ve eşitlik zedelenmiş, sürekli çatışma yaşanarak insanlar esir haline gelmiştir.

Doğa Yasası:

Hobbes: İnsanlar yaşamlarını korumak için her yola başvurur ve barışa ulaşır. Bunun için toplum sözleşmesi yaparak devleti kurar. Doğa durumunda toplum değil topluluk vardır.

Locke: doğa yasaları insanların bir arada yaşamalarını olanaklı kılan kurallardır ancak insanlar

Tarafından yapılmamıştır. Üç temel yasa vardır bunlar yaşama, özgürlük ve mülkiyet hakkı. Kimse kimsenin canına kastetmeyi istemez. İnsanlar emek harcayarak elde ettikleri şeyler üzerinde tasarruf yetkisine sahiptir.

Rousseau: BU konuda bir görüşü yok.

Toplum Sözleşmesi;

Hobbes: iki basamaklı bir toplum sözleşmesi yapılır. Önce oy birliği ile devlet oluşturulur, ardından da egemen seçilir. Doğa durumunda sahip oldukları özgürlüklerden vazgeçerler ve yetkiyi egemene verirler. Egemende güçler ayrılığı yoktur. Sınırsız yetki egemene aittir. Egemenin herşeyi yapmaya yetkisi vardır. Direnme hakkı yoktur. Egemen düzeni bozmaz, düzen bozulursa egemen önlem almalıdır. Bu sözleşmenin amacı barışın ve güvenliğin sağlanmasıdır. Hobbes en kötü yönetimin bile yönetimsizlikten iyi olduğunu düşünmektedir.

Locke: İki tane sözleşme yapılır. Birincisi ile siyasal toplum oluşur ikincisi ile insanlar iktidarı dvlete bırakır. Burada asıl amaç doğal düzenin korunup sürekli kılınmasıdır. Bireyler toplum sözleşmesi ile devlete sadece cezalandırma ve yargılama haklarını devreder. Bu amaçla yapılan toplum sözleşmesiyle kurulan devlette özgürlüğün güvencesi olarak yasama, yürütme yargı birbirinden ayrılmalıdır.

Rousseau: sözleşmeyi yapan bireylerin dışında bir egemen kurum ortaya çıkmaz. Haklar sözleşmeyi yapan bireylerin dışında bir güce aktarılmaz. Toplumun kendisi egemen güç haline gelir. Egemen güç, bireylerin toplamıdır. (Genel irada) Her birey aynı zamanda hem uyruk hem de egemendir. Bireyin devlete boyun eğmesi kendisine boyun eğmesidir. Sözleşme oybirliği ile yapılan tek bir sözleşmedir. Sözleşmeye katılmayanlar yabancı statüsündedirler.

………………………………………………………

  1. “Hukuk, adaleti istemektir. Adalet ise şu demektir: kimsenin adına sanına bakmadan yargılamak, herkesi aynı ölçü ile ölçmektir.” Bu cümledeki adalet tanımını yapan düşünürün kim olduğunu ve ilgili olduğu hukuk akımının özelliklerini açıklayınız. (2016-2017)

Cevap

Gustav Radbruch. Hukuk tanımında adalete yer veren her düşünürün Doğal Hukuk akımının temsilcisidir. Radbruch da bu kapsamda doğal hukuk akımına tabidir. Doğal hukuk doğada değişmez bir düzen olduğunu savunur. Bu bakımdan doğal hukuk kuramı her zaman ve her yerde geçerli olan içeriğinde insana sevgi ve saygı barındıran hukuk çeşididir.

Doğal Hukukun Özellikleri:

  • Hukuk ve ahlak arasında ayrım yapmazlar
  • Tabi hukuk – pozitif hukuk ayrımı yaparlar
  • Tabi hukuk belirli ilkelerden oluşur.
  • Tabi hukuku oluşturan ilkelerin belirli özellikleri vardır. Bunlar evrensellik ve değişmezliktir.
  • Tabi hukukçulara göre tabi hukuk ilkeleri pozitif hukuktan farklı olarak insanlar tarafından yaratılmaz.
  • Tabi hukukta akılcılık ön plandadır
  • Tabi hukuka göre hukukun tanımında ahlak ve adaletin bulunması zorunludur. Hukuk adil olandır, adalete uygun olandır.
  • İnsanlık tarihinin ilk zamanlarından beri var olan bir akımdır. Üç döneme ayrılır. İlkçağ: doğaya dayalıdır. Ortaçağda dinin etkisi söz konusudur. Yeni çağda ise daha rasyonalist bir bakış açısı edinmiştir.

………………………………………………………

  1. Doğal Hukuk ve Hukuki Pozitivizm Karşılaştırması Yapınız

Cevap

Doğal Hukuk: doğarak var olan, doğal olarak ayarlanmış ve her şeyin üzerinde (her zaman ve her yerde) geçerliliğe sahip olan bir hukuk şeklinde tanımlanabilir. Doğal hukuk; insanların akılla erişebileceği, yazılı olmayan hukuk kurallarıdır. Doğal hukuk, etiğin konusun olan soyut adalet anlayışını hukukun nihai amacı olarak gören, insanların doğuştan bir takım hakları (özgürlük, eşitlik, yaşama hakkı) olduğunu söyleyen ve bu hakların yer veya zamana göre değişemeyeceğini savunan hukuk anlayışıdır. Doğal hukuk, niteliği gereği hukuki pozitivizme karşıdır. Doğal yasanın doğa tarafından belirlendiği ve bu nedenle evrensel olduğu ileri sürülür.

Pozitif Hukuk: pozitif hukuk insanlar tarafından yapılmıştır. Kaynağı sosyal olguya dayanır. Pozitivistler hukuku tanımlarken hukuk dışı etkenlere yer vermeyip hukuki terimler ile açıklarlar. Hukuk ahlak ayrımı yaparlar. Hukukun tanımında ahlaka yer vermezler. Bu hukuk kurallarında ahlaka yer vermedikleri anlamına gelmez. Hukuku bağımsız disiplin ve özerk hale getirmeye çalışıyorlar. Hukukta ahlaka yer verilecek olursa neyin hukuk olduğu konusunda tartışmalar çıkacaktır. Çünkü ahlaki değerler kişiden kişiye değişir. Hukuki pozitivistler hukuk kurallarının içeriğine bakmazlar. Kimin yaptığına, emir ve müeyyide içerip içermediğine bakarlar.

………………………………………………………

  1. Coleman, Konvansiyonellik Tezi ve Epistemik Fonksiyon, Epistemik Yeterlilik

Cevap:

Sosyal kaynaklar tezini yeniden yorumlayarak buna konvansiyonellik tezi adını vermiş bir esnek hukuki pozitivisttir. Bu tez ile tanıma kuralı aynı zamanda konvansiyonel bir kural olmalıdır. Hukukta sosyal olgunun yanı sıra ahlakiliğe de yer verir. Coleman’a göre hukuk konvansiyona dayanan sosyal bir pratiktir. Sosyal kaynaklar tezi yönünden hukuki pozitivizmin ayrılabilirlik tezine verdiği anlamı kabul eder.

Coleman Hart’ın önemli bir savunucusudur. Hukuk hem fikir olmaya, görüş birliğine dayalı bir sosyal pratiktir. Coleman’a göre ahlakiliği içermeyen tanıma kuralları da tartışmalı olabilir. Ancak bu tanıma kuralının mutlaka tartışmalı bir hale geleceği, sosyal kural olmasının etkileneceği anlamına gelmez.

Epistemik Fonksiyon:

Hukuku belirleme ve geçerlilik kriteri oluşturma fonksiyonudur. Sosyal kaynağa dayanma bakımından sorun çıkmaz ancak ahlakilik açısından bakıldığında epistemik fonksiyonlar açısından gerçekten de sorun çıkabilir. Coleman tanıma kuralında yaşanacak anlaşmazlığa göre ayrım yapmakta ve Dworkin’e cevap vermektedir. Ona göre yetkililer tanıma kuralını belirlerken ileride bir tartışma çıkmaması için çok dikkatli olmalıdırlar. Tanıma kuralının ne olduğuna ilişkin bir tartışmanın yaşanmaması önemlidir.

Geçerlilik kriterinde: Tanıma kuralının geçerlilik kriterinin ne olduğu tespit edilmediği sürece konvansiyon da sağlanmamış olur. Tanıma kuralının ne olduğu belli olmaz. Sosyal bir kural olmamış olur. Coleman’a göre asıl önemli olan konu geçerlilik kriteridir. Bu kriterin muhatabı da yetkililerdir.

Uygulanmasında: tanıma kuralının uygulanmasında bir anlaşmazlık olması sadece içerikli kriterden kaynaklanır. Çünkü içerikli bir tanıma kuralının tartışma doğuracağı ve bu nedenle de konvansiyonu engelleyeceği iddiası karşıladğı için en çok bu ayrım üzerinde durmaktadır. Bu durumda yetkililer uygulamada farklı sonuçlara varabilir. Coleman bu durumda hukuki geçerlilik şartı olarak ahlaki ilkelerin geçerliliğine yer veren tanıma kuralının kendisinde tartışma olmayabileceğini kabul etmektedir. Bu konuda Dworkin içerikli tanıma kuralının epistemik fonksiyonu yerine getirmeyeceğini belirtmektedir. Coleman  ise uygulama konusundaki tartışmaların epistemik fonksiyon açısından etkili olmadığını düşünmektedir.

Epistemik Yeterlilik:

Bireylerin toplumun hukukun ne olduğunu, hak ve ödevlerinin ne olduğunu belirleyebilmeleri için Coleman tarafından geliştirilmiştir. İçerikli tanıma kuralı için getirilmiştir çünkü tartışmalar genel olarak bu yöndedir.

Sosyal kaynağa dayanan tanıma kuralının tartışma yaratmayacağı zaten hukuki pozitivizmin bir ön kabulüdür. Ayrıca epistemik yeterlilik fonksiyonu ile Coleman, Dworkin’in eleştirilerini karşılamaktadır. Dworkin, içerikli bir tanıma kuralının ahlakiliğinin tartışmalı yapısından dolayı tartışmalara sebep olacağını ve böylece bireylerin hukuklarının ne olduğunu belirleyemeyeceklerini söyler. Bu durumda tanıma kuralının epistemik fonksiyonunun yerine gelmeyeceği anlamına gelir. Coleman buna karşılık olarak bir standart ister ahlakilik ister sosyal kaynağa dayansın yetkililer hem fikir olduğu sürece yani konvansiyon oluşmuşsa yeterlilik sağlanmıştır demektedir.

………………………………………………………

  1. Hart’a göre bir hukuk sisteminin varlığı ve birliğini sağlayan asgari koşullar nelerdir?

Cevap:

Hart’a göre hukuk emredici kurallar ve yetki verici kurallardan oluşur. Ona göre kurallar birincil ve ikincil olarak ayrılmaktadır. Bir hukuk sistemi sadece birincil kurallardan oluşmaz çünkü bu durumda hangi kuralların hukuk kuralları olduğunu belirlemek mümkün değildir. Birincil kurallar yükümlülük getirirken ikincil kurallar yetkiler vermektedir. Hart’ın sisteminde en önemli ikinci kural tanıma kuralıdır. Tanıma kuralı temel bir kural olup, bir normun hukuk kuralı olabilmesi için taşıması gereken şartları düzenler. Bu nedenle bir hukuk sisteminin asgari koşulları birincil kurallar ve tanıma kuralıdır. Sadece birincil kurallardan oluşan bir hukuk, ilkel toplumların hukukudur.

Hart’a göre bir hukuk sisteminin sahip olması gereken iki özellik:

Kural koyma yetkisinin sürekliliği

Kuralların kalıcılığı

Hart Austin’in egemen tanımının bunları karşılamadığını söyler.

………………………………………………………

  1. Aristonun adalet anlayışı

Cevap:

Dört ayrı adalet türü vardır. Denkleştirici adalet, dağıtıcı adalet, hakkaniyet ve sosyal adalet. İlk üçü Aristo tarafından ileri sürülmüştür. Sonuncu ise ileri kapitalizm koşullarında toplumsal politikalar sonucu ortaya çıkmıştır. Adalet, hukuktan daha geniş bir şekilde toplumsal ilişkilerde bir ölçüt oluşturur. Ekonomik adalet ve siyasal adalet gibi.

Denkleştirici Adalet: tarafların edimlerinin matematiksel eşitliği. Objektif olarak herkesin eşit işlem görmesi. Hukuki işlemin taraflarına eşit şekilde davranmak.

Dağıtıcı adalet: Şeref ve malların, zenginliklerin kişilerin mallarına, ihtiyaçlarına ve refah düzeylerine göre eşit şekilde dağıtılması. Eşit durumda bulunanların eşit şeylere sahip olması.

Hakkaniyet: somut olayın özellikleri göz önünde tutularak, soyut hukuk kurallarının yargıç tarafından uygulanması.

………………………………………………………

  1. Neden birden fazla hukuk tanımı var?

Cevap:

Hukuk felsefesinin temel konusu hukukun doğasının ne olduğudur. Hukuk felsefesi, hukukun özünü incelemeye çalışır ve doğasını anlamayı amaçlar. Hukuku belirgin kılan özelliklerin ortaya konması önemlidir. Hukukun doğasına yönelik sorulara verilen cevaplar ile hukukun tanımı da değişiklik gösterir. Bu nedenle de hukukun birden fazla tanımı vardır.

Hukuk toplumdan topluma değişir

Hukuk bulunduğu toplum içerisinde de zamanla değişim gösterir.

Olan ve olması gereken hukuk ayrımı söz konusudur.

Hukukun adalet ile ilişkisi de tanım çeşitliliğine neden olur.

Hukuku nasıl tanımladıklarına bağlı olarak iki akım ön plana çıkar: doğal hukuk ve hukuki pozitivizm.

………………………………………………………

  1. Joseph Raz

Katı hukuki pozitivist. Sosyal kaynaklar tezinin kurucusu. Raz, tanıma kuralının var oluş koşulları ve geçerlilik kriterinde sosyal kaynağa dayanılmasını aramaktadır.

Raz geçerlilik kriterinin sosyal kaynaklara dayanmasının ahlaki ilkelerin hukukilik kazanmasına engel olmadığını savunur. Katı hukuki pozitivist olmasına rağmen ahlaki ilkelerin hukukta yer almasına karşı değildir.

Raz’a göre tartışmalı olan sadece ahlakilik değildir. Sosyal kaynaklar konuları da karışıktır ve bu konularda da tartışmalar çıkabilir.

(Hart’a göre geçerlilik kriterinde hukukilik olabilir. Raz’a göre ahlaki ilke hukukilik kazanabilir. Bu ayrım önemli)

Raz hukuki pozitivizm çerçevesinde kalarak hukukta ahlaki ilkelere yer verilebileceğini söyler. Diğer katı hukuki pozitivistler ise ahlakilik de dahil olmak üzere tüm ilkelerin hiçbir şekilde hukukta yer almaması gerektiğini savunur.

Raz ayrılabilirlik tezine verdiği anlamı bütün hukuk sistemlerinde aramaktadır.