CEZA HUKUKUNUN KAYNAKLARI

Ceza Hukukunun Kaynaklarının özellikleri:
1.Yazılılık
2. Kanunilik
3.Belirlilik

6.1. Asli Kaynaklar

a)  Anayasa: Suç ve ceza bireylerin hak ve
özgürlüklerini kısıtladığından anayasa ile ceza hukuku arasında yakın ilişki
vardır.
b)  Uluslararası Sözleşmeler: 
Madde 90.- Türkiye Cumhuriyeti adına yabancı devletlerle ve milletlerarası
kuruluşlarla yapılacak andlaşmaların onaylanması, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlıdır.
Ekonomik, ticarî veya teknik ilişkileri düzenleyen ve
süresi bir yılı aşmayan anlaşmalar, Devlet Maliyesi bakımından bir yüklenme
getirmemek, kişi hallerine ve Türklerin yabancı memleketlerdeki mülkiyet
haklarına dokunmamak şartıyla, yayımlanma ile yürürlüğe konabilir. Bu takdirde
bu anlaşmalar, yayımlarından başlayarak iki ay içinde Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bilgisine sunulur.
Milletlerarası
bir anlaşmaya dayanan uygulama anlaşmaları ile kanunun verdiği yetkiye
dayanılarak yapılan ekonomik, ticarî, teknik veya idarî anlaşmaların Türkiye
Büyük Millet Meclisince uygun bulunması zorunluluğu yoktur; ancak, bu fıkraya
göre yapılan ekonomik, ticarî veya özel kişilerin haklarını ilgilendiren
anlaşmalar, yayımlanmadan yürürlüğe konulamaz.
Türk
kanunlarına değişiklik getiren her türlü anlaşmaların yapılmasında birinci
fıkra hükmü uygulanır.
Usulüne
göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası anlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar
hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine
c. Kanunlar: Doktrinde
kanunlar ikiye ayrılır:

ca. Biçimsel Anlamda Kanunlar:

  Yasama organı tarafından çıkartılmış kanunlar.

cb.Maddi
Anlamda Kanunlar:
Yürütme organı
tarafından çıkartılan normlar.
tüzük, yönetmelik, kararnameler.
Biçimsel anlamda kanunlar üçe ayrılır:

I.  Genel Kanunlar:  TCK

II.              
Özel
Ceza Kanunları:
Askeri Ceza Kanunu, Umumi Hıfzisıhha Kanunu, 6136 sayılı
Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun, Kaçakçılıkla
Mücadele Kanunu gibi
III.             
Tamamlayıcı
Ceza Kanunları:
5252 sayılı TCK Yürürlük ve Uygulama
Şekli.
                                                
TCK ve Diğer Ceza Kanunları
Arasındaki İlişki:
Ceza hukuku kuralları esas olarak TCK’da
toplanmıştır.  Bunun dışında bir suç hem
TCK hem de özel ceza kanunları ve ceza içeren diğer kanunlarda (ör: İcra İflas
Kanunu, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu, Vergi Usul kanunu, Basın Kanunu gibi)
düzenlenmiş ise bu durumda Özel Ceza Kanunu ve diğer ceza içeren kanunlardaki
düzenlenmelerin TCK’ya uyumlu hale getirilmesi gerekir.
6.2. Yardımcı Kaynaklar:
a) Örf ve Adet Kuralları: Bir kuralın
örf adet kuralı haline gelmesi için iki koşul gereklidir: a. Sürekli
tekrarlanması, yani uygulamanın varlığı, b. Toplumda uyulması zorunluluğu
olduğunun yerleşmesi.
Örf ve adetlerin
ticaret ve medeni hukukta kaynak oluşturacağı yasalarla kabul edilmiştir.  Buna göre hâkim yasada olmayan konularda örf
ve âdete göre hükmedebilir.  Fakat TCK’ 2
maddesi örf adet kurallarının doğrudan uygulamasını engeller.

Suçta ve
cezada kanunîlik ilkesi

MADDE 2. –
(1) Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve
güvenlik tedbiri uygulanamaz. Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik
tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz. 
(2)  İdarenin
düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamaz. 
(3)  Kanunların
suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz. Suç ve ceza
içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz.
Ancak bir örf ve
adet kuralının yasada düzenlenmesi ile suç yaratılması mümkün olabilir.  Örneğin kan davası nedeniyle adam öldürme TCK
m.82’de ağırlaştırıcı bir sebep olarak zikredilmiştir.
Örf ve adet kurallarının ceza hukukunda yeri iki
türlüdür:
I.   Örf
ve adet kuralı bir kuralın uygulanmasında yorum aracı olarak
kullanılabilir.  Örneğin TCK m.225’de yer
alan hayâsızca davranışın ne olduğu örfe göre belirlenebilir.
II.  Örf
adet kuralları yasal bir hükmü yürürlükten kaldıramaz ancak fiilen
uygulanmamasına neden olabilir. 
Metrukiyet kurumu bunun sonucudur.
Devletin mutlaka bir suçu kovuşturması ve ceza verme yükümlülüğünün
olmadığı, devletin ceza vermede öç alma duygusuna dayandığına dair görüşlerin
eski olduğu belirtilerek, çağdaş ceza hukukunda; cezaların ahlaki ve insan
haysiyeti ile bağdaşabilir olması, suçlu bakımından etkili olması, zorunlu
durumlar dışında suç işlemeyenler üzerinde etkisinin bulunmaması, neticeleri
itibarı ile tamiri ve geri alınması mümkün olması gibi kuralların arandığı,
bunun teminin ise ancak maslahata uygunluk ilkesi doğrultusunda bu yönde
yapılacak bir değerlendirme ile mümkün olabileceği belirtilmiştir. Yine her
suçun cezalandırılmadığının delili olarak da af, zamanaşımı, kanunun
değiştirilmesi ve eylemin suç olmaktan çıkarılması halleri gösterilmiştir. 
Maslahata uygunluk ilkesinin hayatın gereği olduğu belirtilip, bu ilkenin
uygulanmadığı yerlerde “metrukiyet” kavramının geliştiği belirtilmiştir.
Metrukiyet kavramında eylemin suç olmasına rağmen artık toplumca önemsenmediği
belirtilip, yasanın fiilen yürürlükten kalktığı belirtilmiştir. Oysa bunun
yasal olmadığı açıktır. Ancak bazı eylemlerin kovuşturulmaması maslahata
uygunluk ilkesi geçerli olmayan ülkelerde bu şekilde açıklanmaya
çalışılmaktadır.  Örneğin:  Yazılı ve bası kâğıtların kese kâğıdı olarak
kullanılmasına dair 28.6.1938 gün ve 3517 sayılı kanun halen yürürlükte
olmasına ve bu kanuna aykırı olarak yazılı ve basılı kağıtlardan kese kağıdı
yaparak kullananlar hakkında para cezası öngörülmüş olmasına rağmen bu yasa
uygulanmamaktadır. Yine Belediye Kanununda bazı işyerlerinde tükürük hokkasının
bulunması gerekliliğine işaret eden hükümler uygulanmamaktadır. Pazarlıksız
satış mecburiyetine dair 24.6.1938 gün ve 3489 sayılı kanun ise 23.2.1995 gün
ve 4077 sayılı kanun ile yürürlükten kaldırılmıştır.
b)  Ahlak ve Din Kuralları:
Birçok hukuk kuralı aslında bir ahlak kuralıdır. Fakat her ahlak kuralı
bir suç haline getirilemez. Öte yandan bazı fiiller ahlaken suç olsa da hukuken
suç oluşturmazlar. Örneğin siyasi suçlar, ekonomik ve mali suçlar. Eşcinsellik,
fahişelik gibi fiiller.
Din kuralları da ancak bir yorum aracı haline gelmiş ceza hukukunda
doğrudan uygulanabilir kaynak olmaktan çıkmıştır.
c)  Mahkeme İçtihatları:
Burada kastedilen Yargıtay tarafından verilen içtihatlardır.  Yargıtay Türk Hukukunda temyiz merciidir.
Yargıtay kararları daire,  ceza genel
kurulu ya da içtihadı birleştirme kararları şeklinde olabilir.

d) Doktrin 

Hukuk bilginlerinin ya da hukuki konularda araştırma yapan hukukçuların
hukuki sorunlar karşısında görüş ve düşüncelerini belirtir. 
         

7. KAYNAKLARIN YORUMU

Yorum kavramının Kıyastan farkı: Yorumda
yasada bir düzenleme vardır ve yasal düzenleme yorumun dayanağını
oluşturur.  Kıyas’ta ise yasada bir hüküm
bulunmaz mevcut boşluk doldurulmaya çalışılır.

7.1. Yorum Yöntemleri

I.     Gramatik
ya da Sözel Yorum Yöntemi
II.    Sistematik
Yorum Yöntemi
III.  Tarihsel
Yorum Yöntemi
IV.  Amaçsal
(Teleolojik) Yorum Yöntemi.
a.  Objektif
Amaçsal Yorum Yöntemi
b.  Subjektif
Amaçsal Yorum Yöntemi
c.  Birleştirici
görüş

I. Gramatik ya da Sözel Yorum Yöntemi

Hukuk kurallarının amacına bakılmaksızın sadece kullandığı kelimeleri
yani sözünü göz önünde bulundurarak yapılan yorum yöntemi. Örneğin silah günlük
yaşamda ateşli silah olarak anlaşılırken ceza hukukunda bunun dışında saldırı
ve savunma amacıyla kullanılan aletleri de kapsar.
II.       
Sistematik
Yorum Yöntemi:
Gramatik yorumun tamamlayıcısı olan bu yorum yöntemine göre
maddenin anlamı kanundaki yerine göre belirlenir. Yasa koyucu suç tiplerini
korudukları hukuki yararın birbirine yakınlığına göre sınıflandırmıştır.
Örneğin, konut dokunulmazlığının ihlali suçu (TCK m116) hürriyete karşı
işlenen suçlar arasında düzenlenmiştir. Konut kavramının anlamı buna göre
belirlenir. Buna göre malvarlığına karşı suçlar arasında yer almadığı için
metruk boş eve girmek suç değildir.
III.       Tarihsel Yorum Yöntemi: Maddenin
anlamının tarihsel gelişimi dikkate alınarak belirlenmesi eylemidir.  
IV.      Amaçsal (Teleolojik) Yorum Yöntemi:
Amaçsal yorum, normun konuluş amacının araştırılmasına hizmet eder. Bu anlamda
amaçsal yorum bir hükmün amacı ve temel düşüncesine göre yorumlanması anlamına
gelir.
a.       
Objektif
Amaçsal Yorum Yöntemi:
yorumda hâkimin, yasa koyucunun değil yasanın
objektif iradesini esas alıyor olmasıdır. 
Buna kanunun esas fikri denir. 
Bunun gerekçesi hiçbir yasanın uygulamasının yasa koyucunun göz önünde
bulundurduğu hareket noktasıyla sınırlandırılamayacağı düşüncesidir. Çünkü yasa
ölü cümleler yığını değil bilakis canlı gelişen bir ruhtur.
b.       
Sübjektif
Amaçsal Yorum Yöntemi:
Hükmün amacının kanunun değil yasa koyucunun
iradesine göre belirlenmesi gerektiği düşüncesine dayanır. Bu yöntemde kanunun
sevk sebebi esas alınır.
c.       
Birleştirici
görüş:
İrade göz ardı edilmemekle birlikte yorum günün koşullarlına göre
yapılmalıdır.   Örneğin hakaret suçunda
TCK m.480/son’da ki “neşir vasıtası” kavramı içine bugün internette
girmektedir.

7.2. Yorum Araçları

a.    Mantık.
b.    Tarihçe.
c.    Hukukun
genel ilkeleri.
d.    Karşılaştırmalı
hukuk.
e.    Örf
ve adet kuralları.

7.3. Yorum Çeşitleri

a)       
Daraltıcı
Yorumlar:
Kanun metninde kullanılan sözler ifade edilmek istenen anlamı
aşıyorsa bu sözlerin gerçek anlamına indirgenmesi yani daraltılması
gerekir.  Örneğin TCK m.142/2.g’de yer
alan büyük ve küçükbaş hayvanlar terimi her hayvanı değil sadece kendisinden
yararlanılan hayvanları kapsamalıdır.
   
 
b)       
Genişletici
Yorum: 
Kanun metninde kullanılan
sözler yasa koyucunun kastettiği anlamlardan daha dar ise yapılan yoruma
genişletici yorum denilir.  Örneğin. 765
sayılı TCK m 461’deki  merdiven kurmak
tabiri konut içine girmek için kullanılabilecek tüm araçları kapsar.
TCK m.116’da yer alan konut kavramı karavan, çadır, kayık , kompartıman
gibi menkul olabilecek yerleri de kapsar.